17 Aralık baskını ve sonrasındaki gelişmeler, yıllardır Türkiye emekçilerine kan kusturan gericilik, vurgunculuk ve savaş rejiminin sonunun göründüğünü bir kez daha gösterdi.
ABD önderliğindeki uluslararası emperyalizmin, siyonizmin ve gericiliğin özenle iktidara yerleştirdiği Nakşibendi-Nurcu diktatörlük; Mayıs-Haziran 2013 Büyük Halk Direnişi'ni gerçekleştiren Türkiye halkının, İhvan ve El Kaide çetelerinin istilasına karşı Büyük Anayurt Savaşı'nı sabırla sürdüren Suriye halkının, İhvan diktatörlüğünü deviren Mısır halkının mücadelesiyle ıskartaya çıktı. AKP-Gülen koalisyonu içindeki çatlak adım adım genişledi ve açık bir savaşa dönüştü.
17 Aralık baskını ve sonrasındaki gelişmeler, Türkiye, Suriye ve Mısır'daki gelişmelerin ardından, Recep Tayyip Erdoğan'ın artık emperyalist sistemin kendisine verdiği görevleri yerine getiremeyeceğini gören ABD'nin de harekete geçtiğine işaret ediyor.
23 Ekim'de ve 18 Aralık'ta yayınladığı Türkiye raporlarında, AKP iktidarının şimdiki haliyle artık sürdürülemez olduğunu saptayan, “AKP'nin artık yenilmez ve kaçınılmaz olmaktan çıktığını” ilan eden, halk direnişinin daha da büyümesi olasılığı karşısında “Türkiye'nin sistemin dışına çıkmasını önlemek için ABD yönetiminin acilen müdahale etmesi gerektiğini” açıklayan ABD, Türkiye egemenleri içerisindeki en Amerikancı, en İsrailci kesimi oluşturan ve emperyalizmin doğrudan aleti olarak hareket eden Gülen örgütü eliyle müdahaleye başladı.
ABD, gericilik, vurgunculuk ve savaş rejimini kurtarmak için Recep Tayyip Erdoğan ve çevresini feda etme noktasına gelmiş durumda. İşbirlikçi rejimi sürdürmek, ulusal ve demokratik bir halk iktidarının kurulmasını engellemek isteyen ABD, Gezi direnişinde halkın öfkesinden kurtardığı Recep Tayyip Erdoğan yönetimini bu kez gözden çıkarmış bulunuyor.
Ne var ki, ABD, şu anda AKP'den bütünüyle vazgeçmiş değil. 23 Ekim'de yayınlanan birinci Türkiye raporunu hazırlayan isimlerden Henri Barkey, Erdoğan'a cumhurbaşkanlığına çıkmasını, parti örgütünü ve günlük siyasal ve ekonomik kararları Gül'e bırakmasını tavsiye ediyor. Erdoğan ise, bu sarı ışığı, seçmen desteğini koruduğunu göstererek; antiemperyalist halk hareketini bastırmayı başarabileceğini, ABD çıkarlarına hâlâ hizmet etmeyi becerebileceğini kanıtlayarak yeşil ışığa çevirmeye ve ABD yardımıyla iktidarda kalmaya çalışıyor.
Ne var ki, Berkin'in çağrısıyla sokaklara ve meydanlara dökülen halk kitlelerinin iradesi, Erdoğan'ın da, Gülen'in de, Gül'ün de, ABD'nin de hesaplarını bozacak.