15 Haziran 2013 akşamı Gezi Parkı'nı vahşice boşaltan AKP, direniş çok büyük kitleleri kapsadığı için halkı bastırmakta artık belirgin biçimde zorlanan polis birliklerine ek olarak, direnişin başından bu yana İstanbul'da ilk kez jandarma birliklerini tomalarıyla birlikte sahaya sürdü.
Sıra jandarmada
Jandarma birlikleri, Gezi Parkı'nın halktan arındırılarak polis işgaline alındığı 15-16 Haziran gecesi boyunca, 16 Haziran gün boyu ve 16-17 Haziran gecesi özellikle Taksim civarında ve İstanbul'un çeşitli semtlerinde kitle hâlinde direnen halkı dağıtmak için kullanıldı. 17 Haziran günü sendika, oda ve birliklerin düzenlediği yürüyüşlere karşı da, polisin yanı sıra jandarma birlikleri işbaşındaydı.
Kısacası, daha önce Antakya ve Muğla'da jandarma kuvvetlerini sahaya süren AKP, şu anda İstanbul'da da jandarmayı halka karşı konumlandırmış durumda.
Orduyla tehdit
Üstelik, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 17 Haziran'da Haber A televizyon kanalına verdiği demeçte, gerekirse Türk Silahlı Kuvvetleri'ni de devreye sokabileceklerini söyledi. Arınç şöyle dedi: “Valiler, önce polisleri, yetmezse jandarma güçlerini kullanır, eğer olaylar yayılırsa valilerimizin isteğiyle oradaki askerî güçler de huzurun sağlanması için görev yapabilir.”
Bülent Arınç'ın ardından İçişleri Bakanı Muammer Güler de yine 17 Haziran'da aynı doğrultuda konuştu. Güler şöyle dedi: “İçişleri Bakanlığı ülkenin emniyet ve asayişinden sorumlu bakanlıktır. Güvenlikle ilgili Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı İçişleri Bakanlığı’na bağlıdır. Bunların görev alanları bellidir. İçişleri Bakanı bunları nerede isterse görevlendirme yetkisine sahiptir. Bunlar benim emrimdedir. Talepte bulunursam uygun olan yerde görev alırlar. İstanbul’da bu alanda görev almıştır. Polis de gerekirse jandarma alanında görev alabilir. Silahlı Kuvvetler'in emrindeki askerin kullanılması ayrı bir şeydir. Jandarma ve Emniyet'le ile toplumsal bir olayı bastıramıyorsanız kanunlar çerçevesinde Silahlı Kuvvetler'den kuvvet talebinde bulunursunuz. Şu anda herhangi bir kuvvet talebinde bulunulmadı. İstanbul’da bazı yerlerde jandarma görev yapıyor.”
Palavralar çürüyor
AKP'nin kanunsuz emir ve uygulamalarla kendisinin muhafız birliği hâline getirdiği polise ek olarak jandarmayı da halkın üzerine sürmesi despotizmin teröründe bir üst aşama anlamına geliyor. Polis ve jandarma kuvvetleri direnişi durdurmaya yetmezse, ordunun da kullanılabileceğini söyleyen AKP, halkın iradesini saygıyla kabul etmeyi değil, topla tüfekle bastırmayı tercih ettiğini ortaya koyuyor.
Sıkışınca halkı orduyla korkutmaya çalışan AKP, gerici-despotik özünü gizlemek, Türkiye ve dünya halklarını aldatmak için bol keseden kullandığı bütün “demokrasi”, “ileri demokrasi”, “antimilitarizm” iddialarını da böylece bizzat kendi eliyle çürütmüş oluyor.
Halkın çağrısı
Polisi, jandarmayı, orduyu demokrasi isteyen, en temel haklarına sahip çıkan halka karşı kullanmak suçtur. Barışçı gösteri yapan kitleleri bastırmak zulümdür. Bu gerçeğin bilincinde olan halk, zaten polise ve jandarmaya yaptığı zekice tezahüratla onları kanunsuzluğa uymamaya çağırıyor. Egemen halkın demokratik iradesi bu çağrının eninde sonunda duyulmasını sağlayacaktır. Halka ait olan egemenliği gasbedenlerin, gayrimeşru durumda olanların kanunsuz emirleri işe yaramayacaktır. Halk gericilik, vurgunculuk ve savaş istemiyor. Gericilik, vurgunculuk ve savaştan menfaat sağlayan çevrelerin değil, halkın dediği geçerli olacaktır.