Despotizmle övünmek

24 Haziran 2013
Despotizmle övünmek

Recep Tayyip Erdoğan dün (23 Haziran) Erzurum'da bindirilmiş AKP kıtalarına yaptığı konuşmada, 11 Haziran'da Taksim Meydanı'nın, 15 Haziran'da Gezi Parkı'nın halktan arındırılması için uygulanan vahşetin emrini bizzat kendisinin verdiğini övünerek açıkladı.

Erdoğan AKP'nin Erzurum'da düzenlediği mitingde şöyle konuştu: “Şimdi soruyorlar, 'Polise talimatı kim verdi?' diye. Söylüyorum, ben verdim. İçişleri Bakanıma, '24 saat içinde AKM'yi ve Cumhuriyet Anıtı'nı temizleyin' dedim. Oralar temizlendi.”

Karanfili de ezeriz
Erdoğan, 22 Haziran akşamı Taksim Meydanı'nda ellerinde karanfilleriyle toplanıp direniş şehitlerini anan ve temel taleplerinden vazgeçmediklerini haykıran halkın dağıtılmasını da şöyle savundu: “Polis bir yere kadar sabretti. Uyarı, uyarı, uyarı, yine çıkmadılar. Çıkmayınca, meydandan bunları polis çıkartmak zorunda kaldı. Sen yasaklı yerde ısrar edersen, polis sana su da sıkar, biber gazı da” dedi.

Meydanları yasaklamak
Dünya politika tarihi konusunda bir şeyler okumuş herkesin bildiği gibi, şehirlerin meydanlarını, yani “agora”yı, yani “forum”u halka yasaklamak despotizmin ta kendisidir.

Demokrasiye, yani halkın yönetimine düşman her rejimin ilk işi meydanları halka yasaklamaktır. Ne var ki, meydanları halka yasaklayan her yönetim, halka dayanmadığını, halktan korktuğunu, halka düşman olduğunu da ilan eder ve gayrimeşruluğunu bizzat kendi elleriyle tescil eder.

Halk, yani çoğunluk, yani işçiler ve emekçiler, halkın egemenliğini gasbeden, küçük bir sömürücü azınlığı temsil eden gayrimeşru yönetimleri eninde sonunda silip süpürürler. Çünkü egemenlik halkındır, kamu gücü halkındır, meydanlar halkındır.

Efendi değil, emanetçi
Demokrasi teorisinin en çarpıtılmış burjuva yorumuna göre bile, hükümetler halkın efendisi değil, emanetçisidirler. Emanete hiyanet edenler, kamu gücünü halkın iradesi doğrultusunda değil, halkı sömüren ve ezen büyük banka ve holding sahiplerinin kâr ve rant hırsını tatmin etmek için kullananlar, zalimdirler. Zalimler ise halktan aldıklarını iddia ettikleri yönetme yetkisini yitirirler, başta kalamazlar.

Kamusal alanları halka yasaklamak, en doğal yurttaşlık haklarını kullanarak meydanlarda toplanıp dertlerini dile getiren, dertlerine son verecek talepleri ortaya koyan insanları gazlamak, zehirli suyla sulamak, zulmün en dayanılmaz boyutlara vardığını gösterir.

Şiddetiniz sizi meşru kılmaz
12 Eylül rejiminin yeni efendisi olarak iç ve dış sömürü çevrelerine hizmet eden AKP, gericilik, vurgunculuk ve savaş programını reddeden halka zulüm yaparak başta kalamaz. AKP'nin emperyalist dünyanın başefendisi ABD'den aldığı çok yönlü destekle kanunsuz biçimde halkın üzerine sürdüğü muhafız birliklerinin uyguladığı şiddet, gayrimeşru yönetimini meşru kılmaz. Aksine, gayrimeşruluğunu daha da pekiştirir. Çünkü, kaba kuvvet hak yaratmaz. Zorla sindirdiğiniz bir halkın tepesinde oturmaya devam edemezsiniz.

Erdoğan'ın değil, halkın iradesi
Recep Tayyip Erdoğan, 11 Haziran'da yaptığı açıklamada, “Eğer buna sertlik diyorsanız, kusura bakmayın, bu Recep Tayyip Erdoğan değişmez” demişti. Erdoğan'ın o günden bu yana icraatı da, değişmediğini ve değişmeyeceğini açıkça gösteriyor. Halk ise, ölüm, sakatlanma, yaralanma, tutuklanma pahasına ortaya koyduğu eylemi ve söylemiyle, Erdoğan'ın ve AKP'nin icraatını kabul etmeyeceğini Mısır'daki sağır sultana bile duyurdu.

Halkın iradesi bütün dünyanın gözleri önünde böyle tecelli etti. Halk Erdoğan'a değil, Erdoğan halkın iradesine uyacak. AKP halkın iradesini kabul edecek.ve halkın önünden çekilecek. Demokrasiye uygun başka bir yol yok.

31 Mayıs'tan beri yüz binler ve milyonlar olarak ayağa kalkan halk, temel talepleri karşılanmadıkça kaynamaya devam edecektir. Zorbalığınız kaynamayı durduramaz, sadece geçici olarak üzerini örter.