Türkiye, Adnan Menderes hükûmetinin uğursuz kararıyla 18 Şubat 1952’de Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü NATO üyesi oldu. NATO emperyalist ülkelerin Amerika’nın yönetiminde tek bir askerî blok olarak davranmasını sağlayan, emperyalist sistemin genelkurmay başkanlığını yapan savaş ve yıkım örgütüdür. Kurulduğu 4 Nisan 1949’dan bu yana sömürgeci emperyalistlerin emrinde dünya halklarını köleleştirmek için savaşmaktan, insanlığa ve çevreye zarar vermekten başka bir işe yaramamıştır. Kendi ulusal bağımsızlığını Kurtuluş Savaşı ile kazanmış Türkiye halkı egemenliğine ve ulusal onuruna vurulan NATO zincirinin bedelini 71 yıldır ödüyor.
NATO ihanettir
Türkiye’nin NATO’ya girmesini isteyenler, NATO’yu sözüm ona “Sovyet tehlikesi karşısında korunma” diye pazarlayanlar emperyalist tekellerin işbirlikçi büyük sermayenin çıkarları uğruna ulusal bağımsızlığımıza, egemenliğimize gölge düşürdüler. Kurtuluş savaşı vermiş bir orduyu NATO’ya bağladılar. İlk iş olarak Mehmetçiği Amerikalı generallerin emrinde Kore’de emperyalist sömürgecilik seferine “23 sentlik asker” yazdılar. Kore halkının kurtuluş mücadelesini boğmaya çalıştılar.
NATO, emrindeki kontrgerilla ile adım adım Türkiye’nin siyasal sistemini kontrol altına aldı. Yüksek askerî ve sivil bürokrasiyi denetim altına aldı. 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleriyle Türkiye halkını faşizme sürükledi. 15 Temmuz 2016’da da emrindeki FETÖ’cü askerlere dayanarak darbe girişiminde bulundu. Bütün bu darbelerin zeminini hazırlamak için gerçekleşen kitle kırımlarında, halkı hedef alan saldırılarda, kontrgerilla eylemlerinde, provokasyonlarda faillerinin ipleri hep NATO’nun, Amerikan emperyalizminin elindeydi.
NATO karanlıktır
Yalnızca Türkiye’de değil, tüm dünyada dinci gerici, ırkçı, faşist, yabancı/mülteci düşmanı bütün akımlar her zaman arkalarında NATO’nun desteğini buldular. Ulusal bağımsızlık, cumhuriyet, laiklik ve demokrasinin düşmanı NATO ve ABD ülkemizde siyasal dinciliğin temel dayanağı oldu. Kontrgerillanın emrindeki ırkçı/faşist akımları halk düşmanları olarak kullandı.
Türkiye’nin kapitalist vurguncu işbirlikçilerin elinde kalması için her yola başvurdu. Dinci feodal gericiliğin yolunu açtı. Art arda iktidara gelen işbirlikçi, gerici, vurguncu iktidarlar eliyle işçi haklarının, demokrasinin, kadın haklarının, laikliğin altını oydu, cumhuriyeti dinamitledi. NATO’cuların açtığı yoldan siyasi ve ekonomik ikbal elde edenler, iktidar koltuğuna oturanlar sonunda Türkiye’yi eğitim ve sağlık gibi en temel kamusal işleri bile sermayenin kâr hırsına kurban etmiş, kapitalistlerin insafsız sömürüsü bir yana en temel iş güvenliği tedbirleri bile alınmadığı için her gün işçilerinin öldüğü; orman yangınları, sel, deprem gibi doğal afetlere karşı hiçbir hazırlık yapmayan, afet anında ve sonrasında adeta felç olan bir ülke yaptılar. Kamusal bir güç olması anlamıyla devleti çürüttüler.
NATO suç ortaklığıdır
NATO’ya üye olmak, emperyalistlerin bütün bu suçlarına ortak olmak demektir. Kore, Vietnam savaşları; Latin Amerika’daki faşist darbeler, Yugoslavya’nın parçalanması; Afganistan, Irak, Lübnan, Suriye, Libya, Yemen’deki işgal ve müdahaleler, Filistin halkının İsrail siyonizmi tarafından köleleştirilmesine yardım gibi suçlar bir çırpıda akla gelenler. Sadece bu ağır insanlık suçlarına ortak olmayı reddetmeyi istemek bile Türkiye’nin NATO’dan çıkmasını savunmaya yeter.
NATO dünya barışına tehdittir
Rusya’yı kuşatmak ve parçalamak hedefiyle hareket eden Amerika, Rusya’nın güney sınırını istikrarsızlaştırmaya çalışıyor. Türkiye, Orta Doğu ve Kafkas ülkelerini bölüp parçalamak, bitmek bilmeyen savaşlara sürüklemek için emrindeki terör çetelerini kullanıyor. El Kaide’yi, IŞİD’i, PKK’yı Türkiye’nin, Suriye’nin, Irak’ın, İran’ın üstüne salıyor. Bölge halklarını yeni emperyalist fetih savaşlarına asker yazmaya çalışıyor. Bu ülkelerde Amerikancı, faşist darbeler tezgâhlıyor.
Ukrayna’yı Rusya’ya karşı saldırı üssü olarak kullanmak isteyen Amerika, Ukrayna’yı NATO emrinde kendi çıkarları için Rusya’ya karşı savaşa sürmeyi başardı. Rusya ulusal güvenliğini ve toprak bütünlüğü korumak, kapısına dayanan NATO üslerine ölüm füzelerine hayır demek, 2014 yılındaki faşist Maydan darbesinden sonra faşizme ve ırkçı baskılara direnen Donbass halkını desteklemek, Ukrayna’yı faşizmden/nazizmden arındırmak için Amerikan emperyalizmine, NATO’ya karşı direniyor.
NATO bağımsızlığımıza tehdittir
Türkiye hariç bütün NATO üyelerini Rusya’ya karşı seferber eden Amerika, tarafsız bir çizgi izleyen Türkiye’yi cezalandırmak ve yeniden hizaya sokmak için her türlü yolu deniyor. CAATSA yaptırımları, ekonomik baskılar, kontrgerilla saldırıları ve provokasyonlara başvuruyor. Türkiye’yi Suriye ve Irak işgallerine dayanarak kurduğu üslerle ve terör çeteleriyle güneyden; donanması ve Kıbrıs’taki üsleriyle Doğu Akdeniz’den ve Yunanistan’da kurduğu yeni üslerle, Ege’de beklettiği uçak gemisi ve donanmasıyla batıdan kuşatıyor.
NATO’ya hayır
Türkiye emperyalizme karşı ulusal bağımsızlık savaşıyla kurulmuş bir ülkedir. Bu yönüyle dünya halklarına moral vermiş, örnek olmuştur. Sömürge imparatorluklarının dağıtılmasının esin kaynaklarından bir tanesi de Kurtuluş Savaşımızdır. Türkiye halkı bu onurlu tarihiyle gurur duyar. Dünya halklarının ulusal kurtuluş mücadelelerini Türkiye halkı her zaman büyük dayanışma duygularıyla selamlamıştır. Bu nedenle Türkiye'yi NATO'ya sokanları ve kalmayı savunanları affetmeyecektir.
Türkiye ulusal güvenliğini, toprak bütünlüğünü kendi başına kazanmış, kendi gücüyle koruyacak olanakları olan bir ülkedir. Türkiye'nin güvenliğini sağlamak için NATO’ya ihtiyacı yoktur. Zaten başka güçlere dayanarak ulusal bağımsızlığın korunacağını düşünmek düpedüz manda ve himayeyi savunmaktır. NATO ulusal bağımsızlığımıza, toprak bütünlüğümüze en büyük tehdittir. Türkiye NATO'dan derhâl çıkmalıdır. Dünya halklarının bağımsızlık ve barış mücadelesi ile dayanışmalı, dünya barışı için NATO'nun dağıtılması için mücadele etmelidir. NATO üstlerine, yabancı üslere el koymalı, içindeki düşmanı söküp atmalıdır.
Türkiye’nin NATO’dan çıkmakla ulusal bağımsızlığının, ulusal onurunun üzerine vurulan zincirden başka kaybedeceği bir şeyi yok. Halkların barış içinde yaşadığı bir dünya var, kazanacağız.