Teslimiyet seferi

29 Eylül 2025

İktidarın altı yıl aradan sonra çıktığı Amerika Beyaz Saray seferi 25 Eylül 2025’te Türkiye’nin Amerika’ya teslimiyetiyle sonuçlandı.

Seferin açılışını Amerika’nın Ortadoğu Sömürge Valisi olarak atadığı anlaşılan Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, “Başkan Trump sorunların çözülmesi için ona en çok ihtiyaç duyduğu şeyi, meşruiyeti veriyor” diyerek yaptı. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun, “Dışarıda ne söylerlerse söylesinler, Türkiye dahil, ülke liderlerinin hepsi Başkanımızla el sıkışmak, beş dakika görüşmek için bize yalvarıyorlar” hakaretiyle hızlanan sefer, Beyaz Sarayda televizyon kameralarının önünde aslında her biri aşağılama içeren ölçüsüz övgülerle ibretlik niteliğe büründü. Teslimiyet seferi kimi açıklanan, kimi açıklanmayan anlaşmalarla tamamlandı.

Siyasi, askerî ve ekonomik teslimiyet
Trump kamera önündeki basın açıklamasında Erdoğan için, “Bu adam kendi ülkesinde, Avrupa’da ve bütün dünyada saygı gören bir liderdir ve benim eskiden beri dostumdur” dedi.

Bu övgü dışında Türkiye’nin payına sadece bol vaatlerin düştüğü, herhangi somut bir kazanımın söz konusu olmadığı, kapalı toplantıdan sızan medya haberlerinden anlaşılıyor.

Yaptırımlar
Yapılan görüşmelerde, Amerika’nın Türkiye’ye uyguladığı Amerika’nın Düşmanlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Kanunu CAATSA yaptırımlarının kaldırılması, buna bağlı olarak F-16 savaş uçaklarının teslim edilmesi, Türkiye’nin F-35 programına dönmesi ve parasını ödediği F-35 savaş uçaklarını alması, “Kongre kararı gerekir” bahanesiyle askıda bırakıldı. Bu askıda bırakmanın, yıllardır “bütünüyle yerli ve millî” olduğu ilan edilen Kaan savaş uçağı projesini de kapsadığını, projenin Amerika’dan alınacak uçak motorlarının lisansları verilmediği için ilerleyemediğini ise Dışişleri Hakan Fidan’dan öğrendik.

Askerî yaptırımların kaldırılmamasının Türkiye heyetinde yarattığı hayal kırıklığı o kadar büyüktü ki Beyaz Saray seferinin sona ermesinden sonra 28 Eylülde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan şu açıklamayı yapma gereğini duydu: “Şu anda almayı beklediğimiz F-35 ve Kaan’ın motorları var. ABD Kongresinde bekletiliyor ve lisansları durmuş durumda. Onların lisanslarının hayata geçirilmesi ve motorların gelmesi lazım ki Kaanların üretimi başlayabilsin. Bizim ABD ile olan ilişkimizde sınırlamaların olması, bizi ister istemez uluslararası sistemde daha farklı arayışların içerisine itecek.”

Türkiye’nin ulusal savunmasını Amerika’nın keyfine bırakmasının nasıl affedilmez bir teslimiyet olduğunu açıklamaya gerek bile yok.

Suriye
Uluslararası medya haberlerine göre, Türkiye, Amerika ve İsrail’in taleplerine uygun olarak Suriye’nin İsrail’le güvenlik anlaşması imzalamasına onay verdi. İsrail’le güvenlik anlaşması, Suriye’nin, işgal altındaki Golan bölgesinin İsrail’in elinde kalmasını kabul etmesi, Şam’ın güneyindeki illerinin fiilen askerden arındırılmasına razı olması, ordusu, hava ve deniz kuvvetleri olmayan zayıf bir bağımlı devlet olarak İsrail’in uydusu olması, kısacası, bağımsızlığından, egemenliğinden ve toprak bütünlüğünden vazgeçmesi anlamına geliyor. Buna karşılık, haberlere göre, İsrail, Suriye’nin kuzeyinin Türkiye’nin nüfuz bölgesi olmasını ve Şam’da “Türkiye’nin adamı” olarak tanımladığı Colani/Şara’nın başta kalmasını kabul edecek.

Suriye’nin kuzeyinde PKK/YPG/SDG’nin elinde bulunan “Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi”nin geleceği konusunda ise, Amerika ile Türkiye arasındaki müzakerelerin devam edeceği, ancak Türkiye’nin sorunun politik ve diplomatik yoldan çözümüne razı olduğu, askerî harekattan kaçınacağı bildiriliyor.

Suriye halkının emperyalizme, siyonist sömürgeciliğe ve dinci-mezhepçi terör yönetimine köleliği kabul etmeyeceği, ulusal bağımsızlığına, egemenliğine, siyasal birliğine ve toprak bütünlüğüne sahip çıkacağı kesindir. Suriye’yi paylaşmaya dönük bütün projeler çökmeye mahkûmdur.

Filistin
Filistin ve Gazze konusunda, Türkiye’nin İsrail’in “ayağına basmayacağı”, Trump’ın “hakemliği”nde Netanyahu’nun da kabul edeceği bir “Amerikan barışı”na razı olacağı bildiriliyor. Buna göre, Türkiye Hamas’a direnişten vazgeçmesini telkin edecek, direnişin durması karşılığında Amerika Gazze’de soykırımı ve Batı Şeria’da ilhakı önleyecekmiş.

Filistin halkının direnişten vazgeçmeyeceğini, tarihten ve coğrafyadan silinmeye asla razı olmayacağını, siyonist sömürgeciliğe köle olmaktan başka bir anlama gelmeyen “Amerikan barışı”nı kabul etmeyeceğini kestirmek için uzman olmaya gerek var mı?

Bağımsızlığı ve özgürlüğü için kurtuluş savaşı vererek kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti adına Suriye ve Filistin halklarının sırtından Amerika ve İsrail’le pazarlık yapmanın hem Türkiye halkına, hem Suriye ve Filistin halklarına hakaret olduğunu, üstelik çökmeye mahkûm bu projelere ortak olmanın utançtan başka sonuç doğurmayacağını herkese hatırlatıyoruz.

Sömürge haracı
Amerika’nın Türkiye kaynaklı çelik ve alüminyum gibi ürünlere 2018’de getirdiği ek vergiye karşılık olarak Türkiye’nin Amerika kaynaklı  binek otomobili, alkollü içecekler, kozmetik ürünleri, tütün, pirinç ve PVC gibi ürünlere uyguladığı ek gümrük vergilerinin kaldırıldığı daha Amerika seferi başlamadan önce zaten açıklanmıştı. Eskişehir’de bulunan nadir toprak elementleri yataklarının Amerikan şirketlerine açılabileceği de medyada sık sık işlenmişti.

Sefer sırasında imzalanan anlaşmalara göre, Türk Hava Yolları Amerikan Boeing şirketinden 150’si kesin, 75’i isteğe bağlı 225 yolcu uçağı alacak. BOTAŞ, iki ayrı şirketle imzaladığı biri 20 yıllık, biri 9 yıllık iki anlaşmayla, komşu ve çevre ülkelerdeki bol ve ucuz doğalgaz yerine ta Amerika’dan dünyanın en pahalı sıvılaştırılmış doğalgazını alacak. Ayrıca, Amerika’dan “küçük modüler nükleer reaktörler” satın alma konusunda da mutabakata varıldığı açıklandı.

Bırakın kendini ülkesinin ekonomik bağımsızlığına, egemenliğine ve halkının refahına adamış bir kamu görevlisine, sağduyulu bir tüccara bile yakışmayan bu karar, niyet beyanı, anlaşma ve mutabakatlar, Türkiye’den Amerika’ya milyarlarca doların akması ve ülke ekonomisinin Amerika’ya tek yanlı bağlanması sonucunu doğuracaktır.

Maalesef Türkiye de Amerika’ya sömürge haracı ödeyen ülkeler kervanına katılmış bulunuyor.

Direniş sürecek
Fakat Türkiye halkı, teslimiyeti asla kabul etmeyecektir. Siyasi, askerî ve ekonomik alanda somut yaşamsal kayıplara, sırf Trump yöneticilere abartılı övgüler düzdü ve sefer heyetine boş vaatlerde bulundu diye katlanmayacaktır.

Türkiye, Suriye ve Filistin halklarının ulusal güvenliğine, bağımsızlık ve özgürlük aşkına ters düşen hiçbir sözün değerinin olmayacağını hep birlikte göreceğiz. Türkiye ve bölge halkları, Amerikan emperyalizmini, siyonist İsrail sömürgeciliğini ve dinci-mezhepçi gericiliği iyi tanıyor. Boş vaatlere artık kanmayacak kadar siyasi deneyime sahip halkların devrimci direnişi, ülkemizin ve bölgenin makûs talihini yenecektir.