Amerika önderliğindeki emperyalist savaş bloku Suriye’yi yıkma planını adım adım uyguladı. Planın uygulanmasında egemenlerin en bildik oyunu “havuç ve sopa” taktiği kapsamlı biçimde kullanıldı. Zor kullanma, şantaj, rüşvet, tehdit, blöf ve bol keseden vaatleri içeren pazarlık alet çantası açıldı.
Cepheyi genişletme
Önce, Suriye karşıtı koalisyon güçlendirildi. Rusya ve İran’a yaklaşıp Astana sürecine katılan AKP hizaya çekildi.
Türkiye’nin Rusya’dan aldığı S-400 hava sistemi gerekçesiyle uygulanan CAATSA yaptırımından vazgeçileceği, Türkiye’ye F-16 savaş uçaklarının verileceği, hatta şartlar oluşursa Türkiye’nin F-35 programına bile dönebileceği vadedildi. Almanya da Eurofighter savaş uçaklarının Türkiye’ye satışına izin verecekti.
Vaatler bunlarla sınırlı da değildi. Beşar Esad başkanlığındaki ulusal hükûmet yıkılınca kurulacak İslamcı hükûmette AKP söz sahibi olacak, yeni iktidar sahiplerine abilik edecekti. Peşin ikramiye olarak Fırat nehrinin batısındaki Tel Rifat ve Membiç, Türkiye’nin denetimine bırakılacak, fakat Türkiye de Fırat’ın doğusundaki PKK/PYD/YPG/SDG yapısına dokunmayacağına söz verecekti. Üstüne üstlük, ileride vakti gelince Halep bile savaş ganimeti olarak Türkiye’ye bırakılabilirdi. Böylece Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılar da geri dönüp ülkelerine yerleşebilirlerdi. Zorunlu olarak büyük bir inşaat kampanyası yapılacaktı, ihaleler Türk müteahhitlerine verilebilirdi.
Bunların karşılığında Türkiye, İran’a ve Rusya’ya rest çekecek, bu plana engel olurlarsa onlarla ilişkileri bozmayı ve hatta savaşmayı göze aldığını söyleyecekti.
Eğer Türkiye bu planı kabul etmezse Batının aforozuna uğrayacak, tümüyle dışlanacaktı. Bunun ne anlama geldiğini kendisi iyi bilirdi.
İkinci olarak, Türkiye’nin ulusal güvenliğine yönelik en büyük tehdit saydığı SDG’ye, Tel Rifat ve Membiç’i çatışmadan teslim etme uyarısı yapıldı. Amerika, Fırat’ın doğusunda SDG’yi korumaya devam edecekti. Hatta Deyrizor’da ve uygun yerlerde yeni mevziler kazanmasını sağlayacaktı. SDG’nin kayıpları ileride nasılsa telafi edilirdi.
Suriye’nin dostlarını korkutma
Sonra, Suriye’yi dostsuz bırakma adımına geçildi. NATO’nun Rusya topraklarını Ukrayna’da uzun menzilli füzelerle vurmasıyla bunalan Rusya’ya, yakında savaştan vazgeçilebileceği, Ukrayna’da elde ettiği toprakların kendisine bırakılabileceği ve Ukrayna’nın NATO’ya alınmaması talebinin kabul edilebileceği bildirildi.
Bunun karşılığında Rusya, Suriye ulusal hükûmetine askerî ve siyasi desteğini kesecek, İslamcı bir hükûmete razı olacaktı. Bu adımdan korkmasına gerek yoktu. HTŞ aşırılıklarından arınacaktı. Hem Rusya deneyimliydi. Afganistan’da Taliban’la çalışabildiğine göre Suriye’de HTŞ’yle de çalışabilirdi.
Amerika’ya göre, bu pazarlık mantıklı bir alışveriş sayılırdı, çünkü Rusya Suriye’deki deniz ve hava üslerini de koruyabilecekti.
Rusya planı kabul etmezse, kendisi bilirdi. Ukrayna’da savaş daha da şiddetlenerek devam eder, ambargo ve yaptırımlara karşı nefes borusu olan Türkiye de Rusya’nın karşısına geçerdi. Rusya’nın nefesi iyice kesilirdi. Ukrayna’dan sonra Suriye’de Rusya’ya karşı ikinci cephe açılır, Amerika’nın ve özellikle İsrail’in bombardımanları belki Rusya üslerine de yönelebilirdi.
İran’a, Türkiye ve Rusya ile Suriye konusunda aşağı yukarı anlaşıldığı, kendisinin de kenara çekilmesi gerektiği bildirildi. Kenara çekilirse belki ambargo ve yaptırımlar hafifletilebilir, İsrail’in olası saldırıları durdurulabilirdi. Çekilmezse, karşısında İsrail’in ve Amerika’nın şiddetlenen bombardımanlarını bulabilir ve hatta Türkiye’yle çatışmak zorunda kalabilirdi.
Benzer uyarılar Irak’a da yapıldı. Suriye’nin yardımına giderse gönderdiği birliklerin anında yok edileceği bildirildi.
Saldırı başlıyor
Sıra Suriye El Kaidesi HTŞ’nin kılığını kıyafetini düzeltmeye, çetelerine çekidüzen vermeye geldi. Donanımı arttırıldı. Fiyakalı alet edevatın yanında birçok motorsiklet, kamyonet, minibüs, birkaç da iha verildi. Türkiye ve dünya kapitalist medyasının psikolojik savaş saldırısı eşliğinde HTŞ çeteleri 27 Kasım 2024’te İdlib’ten Halep’e doğru hızla yola çıkarıldı.
Suriye ordusu, halk milisleri ve İran yanlısı birlikler ilk elde karşı koyarken Suriyeli ve İranlı iki general suikastla öldürüldü. Rusya birkaç tekil olayın dışında Suriye ordusuna hava desteği vermedi. Çok az sayıdaki Rusya askeri savaşmadan geri çekildi.
İrade kırma
Durumu sorgulayan Esad’a bizzat Putin, Rusya’nın gücünün sınırlı olduğunu, önceliği Ukrayna’ya vereceğini, Suriye’ye yardım edemeyeceğini söyledi. Esad’a ulusal hükûmetin yolun sonuna geldiğini, iktidarı çatışmadan teslim etmesinin iyi olacağını tavsiye etti. Ulusal hükûmet savaş yolunu seçerse, İsrail, Türkiye ve Amerika’nın kesinlikle müdahale edeceğini, Suriye’nin parçalanacağını, ülkede katliam yaşanacağını, taş üstünde taş kalmayacağını belirtti.
Esad durumu ulusal hükûmete ve Genelkurmaya açtı. Büyük bir moral bozukluğu yaşandı. Zaman kazanmak ve toparlanıp karşı saldırıya geçmek için ordu Halep’ten çekildi. Hama ve Humus’ta kısmî direniş gösterildiyse de benzer senaryo tekrarlandı. Sonunda Şam’da Genelkurmay inanılmaz bir kararla orduyu terhis etti. Suriye halkı ordusuz kaldı.
Teknik olarak ordu denemeyecek ve ilk yoğun bombardımanda çaresizce dağılmaya mahkûm başıbozuk HTŞ çeteleri hiç çatışmadan düz asfaltta motorsiklet, kamyonet ve minibüslerini sürerek Şam’a girdiler. Aslan çakallara boğduruldu. Koskoca Suriye ortaçağ sürülerine teslim edildi.
HTŞ’nin Şam’a girdiği 8 Aralık 2024’te (dün) İsrail, 1967’den beri işgal altında tuttuğu ve 1981’de ilhak ettiği Golan Tepelerinin Suriye denetiminde kalan diğer bölgelerini de işgal etti.
Kaybedenler ve kazananlar
Bu olaylar zincirinin sonunda tabii ki en çok kaybeden, esir düşen Suriye halkıdır.
İkinci kaybeden, en sağlam desteğini ve savunma derinliğini yitiren Filistin ile Lübnan halklarıdır.
Üçüncü kaybeden, bütün Suriye’nin terör çetelerinin eline geçmesiyle sınır güvenliğini daha da yitiren ve iç güvenliği de tehlikeye düşen Türkiye halkıdır.
Dördüncü kaybeden, Türkiye halkıyla aynı şekilde sınır güvenliğini daha da yitiren ve iç güvenliği daha da tehlikeye düşen Irak halkıdır.
Beşinci kaybeden, İsrail yayılmacılığına ve emperyalist saldırılara karşı direnişin sağlam kalesini kaybeden bölge halklarıdır.
Altıncı kaybeden, emperyalizme ve kapitalizme karşı mücadelede dostlarını yitiren bütün dünya halklarıdır.
Yedinci kaybeden, direniş ekseniyle kara bağlantısını yitiren İran’dır.
Sekizinci kaybeden, en köklü müttefiklerinden birini ortada bıraktığı için saygınlığını ve güvenilirliğini yitiren Rusyadır.
Kazananlar, İsrail, Amerika, İngiltere, Avrupa Birliği, NATO’dur. Kısacası, emperyalist savaş blokudur.
Türkiye’yi yönetenler de Rusya’yı yönetenler de belki kazandıklarını veya en azından üstlerine hışımla gelen emperyalist belayı hafif atlattıklarını sanıyorlardır. Tarih nasıl yanıldıklarını kısa sürede ortaya koyacaktır. Çünkü emperyalizmin ayartmasına kapılanlar kaybederler.
Son söz
Emperyalist sömürgeci savaş, ortaçağ sürülerinin istilası, işgal, ambargo ve yaptırımlarla uzun yıllardır mücadele eden Suriye halkı, devrimci iradesini toplayacak ve birlik, özgürlük, sosyalizm belgisiyle direnişini yeniden zafere kadar sürdürecektir.
Son sözü, emperyalizm ve ortaçağ sürüleri değil, Suriye halkı ve dostları söyleyecektir.