Onbeşleri andık

27 Ocak 2025
onbeşler anması, 28 29 Ocak 1921, 28 29 Kânunisani, 15'ler, Mustafa Suphi, Ethem Nejat, TKP, Bakü, 10 Eylül 1920, 1920 TKP,

28-29 Ocak 1921’de burjuvazinin katlettiği Mustafa Suphi, Ethem Nejat ve yoldaşları 1920 TKP İstanbul İl Örgütünün Maltepe Türkan Saylan Kültür Merkezi Nâzım Hikmet Toplantı salonunda, 26 Ocak Pazar günü düzenlediği etkinlikle anıldı.

Anma etkinliği saat 14.00’de Bolu Kartalkaya kayak merkezindeki bir otelde meydana gelen yangında hayatlarını kaybeden 78 yurttaşın anılmasıyla başladı. Daha sonra başta TKP saflarında olmak üzere Vatan Cumhuriyet Emek mücadelesinde, Ulusal Kurtuluş Savaşında ve devrim ve sosyalizm mücadelesinde yitirilenler için İstiklal Marşı ve Enternasyonal Marşı eşliğinde saygı duruşu gerçekleştirildi. Saygı duruşunun ardından İstanbul İl Sekreteri Tarık Yüce, Dünyada ve Türkiye'de yapılan saldırılara karşı mücadele edeceğiz, kayıplarımızı telafi edeceğiz, zalimler ve egemenler geçici zaferlerine sevinebilirler ama günün sonunda kazanan biz olacağız, diyerek salonu selamladı.

“Şimdi karar zamanı ya köle olacağız ya insanca yaşayacağız” başlığıyla düzenlenen anma, "Direnenler kazanır" adlı kısa film gösterisiyle devam etti. Ardından Dünya ve Türkiye’deki genel durumun değerlendirildiği panele geçildi.

Yeni devrimci atılımların eşiğinde
Panelin moderatörlüğünü yürüten 1920 TKP MYK üyesi Fatma Şenden Zırhlı açılış konuşmasında emperyalist savaş blokunun başına tüm dünyaya tehditler savurarak geçen Trump döneminde de emperyalizme karşı direnişin süreceğini vurguladı. Sosyalistlerin, ilericilerin, devrimcilerin direnişi sürdükçe, emperyalist savaş blokunun o kadar etkili bir şekilde püskürtüleceğini belirterek panelistlere söz verdi.

İlk konuşmayı dünyadaki genel durumu ele alan 1920 TKP Genel Başkan Yardımcısı Onur Balcı yaptı. Günümüz dünyasını sermaye ve emek arasındaki çelişkinin belirlediğini, bu çelişkinin uluslararası ilişkiler sistemine çok kutuplu yapı olarak yansımaya başladığını belirtti. Bu yapının bir yanda emperyalist blok diğer yanda emperyalizmin küresel saldırısına direniş koşullarında oluşmaya başlayan antiemperyalist blok olarak iki kutuplu dünya düzenine evrildiğini söyledi.

1989 1991 Karşıdevrimleriyle Sovyetler Birliğinin ve sosyalist sistemin yıkılmasından sonra başlayan, Amerikan emperyalizminin başını çektiği tek kutuplu dünya düzeninin, emperyalistlerin dünyayı Ekim Devrimi öncesine döndürmek, sömürge imparatorluklarını yeniden kurmak için yeni fetih seferlerine kalkıştığı bir dönem olarak ayırt edildiğini; bu dönemin emperyalizmin saldırılarına karşı kendini savunan ve aralarında belli oranda dayanışma göstermeye başlayan halkların direnişi ile sonlanmaya başladığını vurguladı.

Bu dönemde; 1991’den sonra sömürge durumuna düşen Rusya’da, yükselen halk hareketinin etkisiyle, kapitalist oligarklarla işçi sınıfı arasında kendince denge kuran bonapartist bir yönetimin iktidara gelmesine yol açtığını, devrimsel bir dönüşümle Rusya’nın antiemperyalizmi benimsediğini ve antiemperyalist cephenin siyasi ve askeri öncüsü olarak öne çıktığını, emperyalistlerin Rusya’yı yeniden baş düşman olarak ilan ettiklerini söyledi. Benzer şekilde antiemperyalist blokun ekonomik öncülüğünü yapan komünist parti yönetimindeki Çin’in devrimini korumayı başarsa da dolar milyarderleri şebekesi ile işçi sınıfı arasında denge kuran bir politika uyguladığını belirtti. Bu durumun iki ülkenin de emperyalizme karşı ikircikli bir tutum geliştirmesine, yer yer tavizler vermesine yol açtığını belirtti.

Günümüzde emperyalist blokun Amerika etrafında birleştiğini işaret eden Balcı, bu birleşmenin, Avrupa Birliğindeki emperyalistler açısından adeta Amerikan sömürgeciliğini kabul etmek anlamına geldiğini hatırlattı. Yeniden başkan seçilen Trump Filistin’e, Çin’e, Rusya’ya, İran’a, Irak’a, Kanada’ya, Grönland’a, Panama’ya, Asya’ya, Afrika’ya, Avrupa’ya tehditler savurarak emperyalist blokun başına geçiyor, diye belirtti. Emperyalist ülke halklarının kapitalist tekellere karşı ve emperyalist politikaları durdurmak için giderek artan bir hareketlenme içinde olduğuna dikkat çekti.

Antiemperyalist cephenin, Filistin direnişi ile yeterli dayanışma gösterememesinin ve Suriye’nin Ortaçağ sürülerine esir düşmesini önleyememesine rağmen yine de emperyalist blok karşısında siyasal ekonomi ve askeri bir denge kurmayı başardığını, emperyalizme karşı direnmek için korku duvarının aşılmasını sağladığını, bu kırılgan dengenin aşılması için komünist partilerinin öncülüğüne, sosyalizmin gür sesine, yurtseverlik ile enternasyonalizmi birleştiren devrimci bir atılıma ihtiyaç duyulduğunu vurgulayarak sözlerine son verdi.  

Birlik mücadele dayanışma
İkinci konuşmacı Petrol İş Eğitim Uzmanı Erhan Kaplan Türkiye’deki genel durumu ele aldı. AKP’nin genel seçimleri kazansa da Meclisteki çoğunluğu ancak MHP ile birleşerek sağlayabildiğini hatırlatan Kaplan, yerel seçimlerde ise CHP’nin birinci parti olarak çıktığını ve AKP’nin 30 büyük şehirden ancak on ikisini kazanabildiğini vurguladı. İşsizlik, pahalılık ve yoksulluğun sorumlusu AKP’nin, halkın tepkisiyle erimeye başladığını fakat son seçimlerden birinci parti olarak çıkan CHP’nin etkili bir muhalefet gösteremediğini söyledi. CHP yönetiminin güçlü olduğu belediyeler üzerinden muhalefeti yükseltmek, sürekli kitle eylemleri ile yoksulluktan bunalan halk kesimlerinin hakkını savunmak yerine AKP’nin güçlü olduğu Meclis içine sıkışan bir muhalefet yolu benimsediğine dikkat çekti. Diğer muhalefet partilerinin, sendikaların, meslek odalarının ve demokratik kitle örgütlerinin de henüz bu durgunluğu aşacak bir atılım gösteremediğini belirtti. Ama diğer yandan birbiri ardına grev ve direnişler yapan işçilerin, sokağa inen emeklilerin, özellikle de haksız hukuksuz grev yasaklarına karşı direnerek haklarını kazanan metal işçilerinin yoksulluğa, baskılara ve sömürüye karşı mücadele için umut verici olduğunu vurguladı.

Kapitalistlerin, dinci şovenist çevrelerin temsilcisi olan iktidarın gücünü abartan, kırılganlıklarını hesaplayamayan muhalefetin dağınık ve zayıf kaldığının altını çizen Kaplan; Dünya genelinde emperyalistlere direnişte olduğu gibi ülke içinde istibdada karşı direnişte de sosyalistlerin, ulusal demokratik güçlerin devrimci atılımına ihtiyaç olduğunu söyleyerek konuşmasına son verdi.   

Panelden sonra verilen aranın ardından Hollanda ve Mersin örgütlerinin yolladıkları dayanışma mesajları okundu. İGD üyelerinin gerçekleştirdiği şiir dinletisi ve sanatçı dostumuz Muzaffer Aktar ile İKD üyesi Belgin Onay’ın müzik dinletisiyle devam eden etkinliğimiz, TKP Marşının okunmasıyla sona erdi.