Olağanüstü kongre, yüzeysel sonuç

15 Nisan 2013
Olağanüstü kongre, yüzeysel sonuç

Sınıf ve kitle sendikacılığı anlayışıyla 1967'de yola çıkan ve yüz binleri örgütleyen DİSK'in Olağanüstü Genel Kurulu, 6 Nisan 2013 tarihinde Beşiktaş MKM Kültür Merkezi'nde yapıldı. Şubat 2012'de yapılan DİSK'in 14. Olağan Genel Kurulu'nun ardından yaklaşık 14 ay sonra konfederasyon içerisinde başlayan anlaşmazlıklar, mevcut DİSK yönetimini bu olağanüstü genel kurulu yapmaya zorladı.

Birlikte çalışmayı başaramayınca
Önceki kurul sonrasında, genel başkanlığa Genel-İş Sendikasından Erol Ekici ve genel sekreterliğe de Birleşik Metal-İş Sendikasından Adnan Serdaroğlu getirilmişti. Ne var ki, yeni bir anlayışla mücadele etmesi beklenen DİSK Yönetim Kurulu uyumlu bir şekilde çalışamadı. Bu 14 aylık zaman diliminde DİSK'te sınıf ve kitle sendikacılığı ilkeleri ile hareket ederek işçi sınıfının çıkarları için konfederasyon içerisinde en geniş birlikteliği sağlamak mümkün olamadı. Sonunda DİSK'in lokomotifi olan iki sendika, Genel-İş ve Birleşik Metal-İş başkanları DİSK'teki görevlerinden istifa ederek DİSK'te Olağanüstü Genel Kurula giden süreci başlattılar.

DİSK, geçen bu bir yılı aşkın zaman içinde işçi sınıfının örgütlenme alanında önüne set çeken, gerek yasalardan kaynaklanan, gerekse toplumsal yaşamda ortaya çıkan engelleri aşmak için önemli mücadeleler verdi. Yine DİSK'i oluşturan tek tek sendikalar, Genel-İş Sendikasından Birleşik Metal-İş Sendikasına, Sosyal-İş Sendikasından Dev Sağlık-İş Sendikasına, patronların ve hükümetin dayattığı, Hak-İş'in aktif desteklediği, Türk-İş'in sukut ikrardandır dediği yeni Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'ndaki sendikal yasakların kaldırılması, örgütlenme, taşeron ve güvencesiz çalışmaya son verilmesi gibi günümüzün can alıcı alanlarında önemli mücadeleler verdi. Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi DİSK'in omurgasını oluşturan ve yüzü örgütlenmeye dönük olan sendikalar, bu süreçte DİSK yönetiminde birlikte çalışmayı başaramadı.

İçerik kaybı
Böyle bir atmosferde gidilen olağanüstü genel kurulda her ne kadar işçi sınıfının sorunları ve bu sorunların çözümüne yönelik reçeteler sıralansa da ana gündem DİSK yönetiminin nasıl oluşacağıydı. Genel Kurulda delegeler tarafından bugün işçi sınıfının karşı karşıya kaldığı taşeron, sendikal yasaklar, örgütlenme, artan iş kazaları ve işçi sağlığı ve güvenliği, kıdem tazminatı, güvencesiz çalışma gibi konularda sınıf mücadelesinin yükseltilmesi gerektiğinin altı çizilmekle yetinildi. Zaten yukarıda da söylediğimiz gibi Olağanüstü Kongre işçi sınıfının sorunlarını tartışmaktan ziyade, DİSK'in yeni yönetim sorununu çözmeye odaklanmıştı.

DİSK’in 1980 sonrası faaliyete geçtikten sonra yapılan her kongresinde işçi sınıfının gerçek sorunlarının içerikten uzak bir şekilde ele alındığına tanık oluyoruz. İşçi sınıfının en savaşkan örgütündeki tartışmalar gittikçe yüzeyselleşiyor, söylenenler Kongre salonunda kalıyor. Sadece söylemden oluşan bir sendikacılık işçi sınıfının dertlerine derman olmuyor. Tarihinin en zayıf dönemlerini yaşasa da yaklaşık 100 bin üyesi olan bir DİSK’ten bahsediyoruz. Oysa Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası Meclisten geçerken, İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası kabul edilirken, sendikal hareketin altı işçi düşmanı AKP tarafından adım adım oyulurken salonda söylemsel olarak bütün gücünü kullanacağını söyleyen DİSK’in sokakta bu sözün gereğini maalesef yerine getiremediğini görüyoruz.

Birlik değil, bölünme
DİSK'in Yönetim Kurulu'nun oluşmasında her ne kadar sendikalar daha önceden uzlaşıldığını söylese de konfederasyonun Genel Başkanlığına Genel-İş Sendikası Genel Sekreteri Kani Beko ve Nakliyat-İş Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu aday oldular. Genel Sekreterliğe ise Birleşik Metal-İş Sendikası Başkanı Adnan Serdaroğlu ve Dev Sağlık-İş Başkanı Arzu Atabek Çerkezoğlu aday oldu. Seçimin ilk turunda, Genel Başkanlık için Kani Beko 206 oy alırken, Ali Rıza Küçükosmanoğlu 68 oy alabildi. Genel Sekreterlik için yapılan seçimlerde ise Adnan Serdaroğlu 169 oy alırken Arzu Atabek Çerkezoğlu 119 oyda kaldı. İlk turunda hiçbir adayın üçte ikilik çoğunluğu elde edemediği seçimlerden sonra seçilmek için salt çoğunluğun yeterli olduğu ikinci tura geçildi. Bu turda Genel Başkanlık seçimlerinde Ali Rıza Küçükosmanoğlu 46 oy alabildi. Kani Beko 280 oy alarak DİSK'in yeni Genel Başkanı oldu. Genel Sekreterlik seçimlerinin bu turunda Adnan Serdaroğlu 161 oyda kalırken Arzu Atabek Çerkezoğlu 181 oy alarak DİSK'in yeni Genel Sekreteri oldu.

Böylece DİSK’in ana omurgasını oluşturan, her eyleminde başta yer alan metal işçileri DİSK yönetiminde temsil edilemedi. Elbette devrimci değerlerin yozlaşmadığı, klasik sendikal seçimlerdeki gibi ayak oyunlarının olmadığı bir DİSK yönetiminde hangi sendikanın olduğu önemli olmazdı. Ama bu kongrede DİSK'in devrimci değerlerini korumasını ve geliştirmesini beklediğimiz sendikalar, bize DİSK’te de tıpkı herhangi bir konfederasyonmuş gibi ayak oyunlarının oynanabileceğini gösterdi.

DİSK Genel Başkanlığına Kani Beko, Genel Sekreterliğine Arzu Atabek Çerkezoğlu seçilirken, yönetim kurulu üyeliklerine ise Lastik-İş Sendikasından Alaaddin Sarı, Gıda-İş Sendikasından Celal Ovat, Tümka-İş Sendikasından Ergun Tavşanoğlu, Sosyal-İş Sendikasından Metin Ebetürk ve Tekstil Sendikasından Muzaffer Subaşı seçildi. DİSK'in 14. Olağan Genel Kurulunda 7'den 9'a çıkarılan DİSK Yönetim Kurulu üye sayısı bu Olağanüstü Genel Kurul'da yapılan tüzük değişikliğiyle 9'dan 7'ye indirildi.

Sınıfın birliğini sağlamak için
Sonuçta DİSK'i genel olarak değerlendirmek gerekirse, içinde sınıfın devrimci unsurlarını barındırsa da sermayenin işçi sınıfına karşı saldırılarında yeterli bir karşı duruş öremediğini görüyoruz. Yakın tarihte çıkarılan iş yasası, sendikalar ve toplu iş sözleşmesi yasası, iş sağlığı ve güvenliği yasası sermayenin isteği çerçevesinde şekillendi. DİSK, içindeki öncü mücadeleci işçilerle bu sürece karşı koymaya çalıştı. Olağanüstü Genel Kurul'da konuşmacılar tarafından belirtilen daha mücadeleci bir DİSK de ancak tabanında ilericilerin, devrimcilerin daha çok yer almasıyla yaratılacaktır.

Geçmişte DİSK'i bütün işçilerin dilinde “diks” yapanlar, sermayeye karşı solcu sağcı demeden sınıfı birleştirenler, mücadeleci, devrimci işçilerdi. Bugün görev yine devrimci işçilere düşmektedir.