Üç BDP milletvekili ile bir bağımsız milletvekilinin içinde bulunduğu kırk kişilik HDK heyetinin Karadeniz gezisi Sinop ve Samsun'da faşist ve şovenist grupların linç girişimleri sonucu iptal edildi. Hak arayan kitlelerin basın açıklamalarını bile biber gazı, gaz bombası ve copla anında dağıtmayı görev bilen polis, her iki ilde kışkırtılmış grupların saatlerce süren taşlı, sopalı, şiddetli saldırısına görülmemiş hoşgörüyle yaklaştı.
Devlet güçlerinin saldırıları önleme görevini savsaklamasından cesaret bulan linççiler, 18 Şubat 2013 Pazartesi günü HDK barış heyetini Sinop Öğretmenevi'nde Madımak benzeri bir katliamın eşiğine kadar getirdi. En sonunda zırhlı polis araçlarıyla kuşatma dışına çıkarılan heyet ertesi gün Samsun'da da saldırıya uğradı. Faşist ve şovenist gruplar, 19 Şubat'ta bir yandan heyetin kaldığı oteli kuşatırken, bir yandan da sol parti ve derneklerin bulunduğu binaya saldırdı. Parti ve dernek üyeleri faşist-şovenist grupların kuşatması altında saatlerce mahsur kaldı. Tabelalar parçalandı, camlar kırıldı. HDK heyeti, gezinin Trabzon ayağını iptal ettiğini ve Ankara'ya döneceklerini açıkladı.
Baş sorumlu AKP iktidarı
Faşist ve şovenist grupların linç girişimlerinin baş sorumlusu AKP iktidarıdır. AKP iktidarı Kürt meselesinde yeni bir açılım başlattığını, “silahları gömecek barışçı çözüm”ün kapıda olduğunu ilan ediyor ama savaş dilini kullanmaya, barışın muhatabı olacak güçleri aşağılamaya devam ediyor. HDK'nin “Barış İçin Eşitlik, Çözüm İçin Müzakere” gezisinin AKP yönetimine ve İçişleri Bakanlığı'na önceden bildirildiği hâlde linç saldırısına uğraması, AKP'nin BDP'yi ve Kürt meselesinde barışçı çözüm isteyen kesimleri teslim alma harekâtı yürüttüğünü kanıtlıyor. Barış niyeti taşıyan bir yönetim, muhataplarını linççilerin kucağına bırakmaz. AKP, faşist ve şovenist grupları Kürt politikacılarını teslime zorlamak için piyon olarak kullanıyor.
Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz. Karadeniz illerindeki linç saldırılarına göz yuman AKP'nin derdi, Kürt sorununu özgürlük ve eşitlik temelinde Türkiye ve bölge halklarının birliğine ve dirliğine hizmet edecek bir barışla çözmek değil, iktidarını sürdürmek ve başkanlıkla taçlandırmak. Kendi bencil çıkarları için halkların barış özlemini kötüye kullananlar, otuz yıl savaşlarını yüz yıl savaşlarına çeviren halk düşmanları olarak tarihe geçecekler.