17 Şubat 2016'da 28 yurttaşımızın ölümüne, 61 yurttaşımızın yaralanmasına yol açan İkinci Ankara katliamı, ülkede, bölgede ve dünyada büyük öfke uyandırdı. Bu insanlık suçuna tepki yağdı.
Ne var ki, katliamı mazur gösterenler ve hatta açıkça üstlenenler de çıktı.
Misilleme iddiası
PKK yöneticisi Cemil Bayık, 18 Şubat'ta Fırat Haber Ajansı ANF’de yayınlanan demecinde, Ankara'daki intihar saldırısının “öfkeli Kürt gençlerinin misillemesi” olabileceğini söyledi.
IŞİD'in saldırılarını “öfkeli Sünni gençlerinin tepkisi” diye tanımlayıp mazur gösteren çevreleri hemen akla getiren yorumunda Bayık şöyle dedi: “Ankara’da militarizmin merkezinde yapılan eylem de halkımıza karşı yürütülen insanlık dışı vahşi soykırımcı katliamlara karşı misilleme eylemi olabilir. Bu eylemi kimler yapmıştır bilemiyoruz. Daha önce Kürdistan'daki katliamlara misilleme olarak bu tür tepki eylemleri yapanların olduğunu biliyoruz. Herhâlde eylemi yapanlar yakında niye yaptıklarını açıklarlar. Ancak şu açıktır ki, Kürtlere karşı bu kadar zalimce bir savaş yürütüldüğü ortamda birilerinin misilleme ve tepki eylemleri yapması anlaşılır bir durumdur. Cizre’de genç, sivil katleden bir devletin bu eylemler neden yapılıyor demeye hakkı yoktur. Bu eylemlerin sonuçları Kürdistan'da yapılanların yüzde biri bile değildir. Türkiye'nin aydınları, yazarları, basıncıları, siyasetçileri Türk devletinin bu zalimliğine karşı çıkmazsa; öfkeli Kürt gençleri de bu Kürt halkına yapılan saldırılara misilleme yapabilirler. Eğer AKP hükümeti bu politikalardan vazgeçmezse tabii ki Türkiye de savaş alanı hâline gelir. Köyleri yakılıp yıkılarak Türkiye metropollerine sürülen Kürtlerin şimdi Kürt şehirlerinin ve kasabalarının yakılıp yıkılması karşısında sessiz kalmasını kimse bekleyemez.”
İddia tekrarlanıyor
Aynı gün yine ANF'de “Ankara saldırısı bir bilmece mi...” başlıklı bir yazı yazan Cahit Mervan, Cemil Bayık'ın demecine de değinerek aynı yönde bir değerlendirme yaptı.
Cahit Mervan şöyle yazdı: “Ancak bu eylemin Kuzey Kürdistan’da son birkaç ayda devletin uyguladığı vahşet politikasının sonucu olma ihtimali çok kuvvetlidir. Aslında Türk devleti açık açık uyguladığı vahşetle, Kürtleri sivil alanlara saldırı için teşvik etti. Kürt hareketi bu oyuna gelmedi. Sivil hedeflere yönelmedi. Ancak Ankara saldırısının hedefi, seçilen yer, biçim ve tarzı çok da bir bilmece olmadığını bize gösteriyor. 24 Temmuz 2015’ten bu yana Kürdistan’ı onlarca uçakla bombalayan, Kürdistan’da şehir ve kasabaları yakıp yıkan, daha bir hafta önce Cizre’de 150'yi aşkın kişiyi diri diri yakan, insanların cenazelerini daha sokaktan almasına müsaade etmeyen bir devlet ne bekliyor ki? Ortada çok bilinmeyenli bir denklem söz konusu değil.”
İddia doğrulanıyor
Nitekim, Cemil Bayık'ın ve Cahit Mervan'ın “tahmin”leri doğrultusunda TAK 19 Şubat'ta Ankara saldırısını üstlendi. Yaptığı açıklamada, “17 Şubat 2016 günü akşam saat 18.30’da Ankara Merasim Sokak’ta faşist TC ordusunun konvoyuna yönelik TAK olarak gerçekleştirdiğimiz fedai intikam eyleminde yüzlerce faşist Türk subayı öldürülmüştür” dedi.
Kontrgerilla diliyle yazılmış bu bildiri, astsubay, erbaş, er, sivil memur ve işçi; kadın erkek 28 yurttaşımızı yok eden bu katliamın Türkiye halkının bütününe yönelik bir saldırı olduğu gerçeğini karartamaz.