Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsveç’in NATO’ya katılmasını öngören protokolü 23 Ekim 2023 günü imzalayarak Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderdi. Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş da protokolü bugün (25 Ekim) TBMM Dışişleri Komisyonuna sevk etti.
Protokolün gerekçesinde, “İsveç’in NATO’ya üyeliğinin Türkiye’ninki dahil Avrupa-Atlantik güvenliğine katkı sağlayacağı kanaatine varılmıştır” deniliyor.
NATO, ABD ve Türkiye
Devlet yöneticilerinin de sık sık vurgulamak zorunda kaldığı gerçeklere bu kadar aykırı bir değerlendirme nasıl yapılabilir?
NATO, emperyalist savaş blokunun lideri ABD’nin dünya hâkimiyeti için kullandığı temel savaş aygıtıdır. ABD, Türkiye’nin ABD ulusal güvenliğine olağandışı ve olağanüstü bir tehdit oluşturduğunu daha geçenlerde resmî belgelerine bir kez daha geçirdi.
ABD’nin Türkiye’ye ait sihayı düşürmesini, sınırlarımızda üslenen terör örgütlerine verdiği sistemli desteği ve bu çarpık değerlendirmesini yanıtlayan Erdoğan, 13 Ekimde, “ABD’nin PKK’nın Suriye’deki uzantılarıyla yürüttüğü faaliyetler, Türkiye’nin millî güvenliği için olağanüstü bir tehdit mahiyetindedir” dedi. (trthaber.com, 13.10.2023)
Türkiye’nin millî güvenliği için olağanüstü bir tehdit oluşturan faaliyetleri yürüten kim? Amerika.
NATO nedir? ABD’nin emperyalist emellerine hizmet eden temel savaş örgütü.
İsveç’in NATO’ya alınmasını emreden güç kim? Amerika.
Öyleyse “İsveç’in NATO’ya üyeliğinin Türkiye’ninki dahil Avrupa-Atlantik güvenliğine katkı sağlayacağı”nı bu protokolün gerekçesine kim nasıl yazabiliyor? Bu yönde bir kanaate kim nasıl varıyor?
Filistin gerçekleri
Erdoğan, aynı yanıtında Filistin’deki duruma da değinerek şunu belirtti: “Gazze şu an itibarıyla mazlumdur, mağdurdur. Ama İsrail’in böyle bir mazlum durumu söz konusu değil. Tabi NATO’da beraber olduğumuz Amerika Birleşik Devletlerinin bölgeye uçak gemilerini göndermesi maalesef barışa, sükunete, diyaloğa, diplomasiye ve taraflar arasında tansiyonun düşürülmesine hiçbir katkı sağlamıyor.”
Erdoğan bugün AKP Meclis grubunda yaptığı konuşmada, İsrail’in Filistin’de uyguladığı vahşeti ve bu vahşeti destekleyen ABD ile Batılı devlet yöneticilerini bir kez daha şiddetle eleştirdi. Filistin halkını desteklemek, haklarını tanımak gerektiğini vurgulayan Erdoğan, “Ey İsrail bu kafayla bir yere gidemezsin. Yanına ister Amerika’yı al ister başkalarını, istersen Batı’yı al, bir yere gidemezsin. Amerika dünyada adaletle hükmedilmesini sağlamadığı, istemediği için o da kaybedecek. Bütün mesele adil bir dünyanın kurulmasından geçer. Bu İsrail için olduğu kadar, onun katliamlarına destek veren, cesaret veren, engel olmayarak teşvik eden her ülke, her toplum, her birey için de geçerlidir” dedi. (aa.com.tr, 25.10.2023)
Demek ki, ulusal güvenliğimize tehdit oluşturan ABD, aynı zamanda Filistin halkını katleden İsrail’i de destekliyor. ABD ve ortakları, ABD’nin emrindeki kurumlar, ki askerî alandaki en önemlisi NATO’dur, adalet istemiyor, İsrail’i desteklemek için bölgeye uçak gemileri gönderiyor, “barışa, sükûnete, diyaloğa, diplomasiye ve taraflar arasında tansiyonun düşürülmesine hiçbir katkı sağlamıyor.” Ve böyle yaptıkları için, İsrail de kaybedecek, Amerika da kaybedecek, onlarla bir olanlar da kaybedecek.
Ulusal ve insani görev
Peki öyleyse, bizim NATO’da ne işimiz var? Niçin ABD ile birlikteyiz? Niçin İncirlik ve Kürecik üslerini ABD ile NATO’nun emrine veriyoruz? Niçin NATO’nun genişlemesine onay veriyoruz? Niçin İsveç’in NATO’ya katılmasını öngören protokolü Meclisin onayına gönderiyoruz? Niçin Erdoğan’ın tam tersini belirten açıklamalarına rağmen, NATO’nun İsveç’i içine almasının güvenliğe katkı sağlayacağı kanaatine varıyoruz? Niçin zalimlikleri nedeniyle kaybedeceklerini ilan ettiklerimizle birlikte oluyoruz? Niçin hakkın, adaletin, barışın yanında olmuyoruz?
Durum gerçekten yaşamsaldır. ABD ile NATO, Türkiye’nin ulusal güvenliğine de Filistin’in ulusal güvenliğine de emperyalizmin bölgedeki koçbaşı olan İsrail dışındaki bütün bölge ülkelerinin güvenliğine de bütün dünya halklarının güvenliğine de tehdittir. NATO emperyalist savaş demektir. Genişlememeli, dağılmalıdır. Türkiye NATO’dan çıkmalıdır. İncirlik ve Kürecik üslerine el koymalıdır. Kendi ulusal güvenliğini, bölge ülkelerinin güvenliğini, dünya barışını gözetmelidir. Bağımsız ve bağlantısız dış politikaya dönmelidir. ABD’nin ve kapitalist Batı yöneticilerinin suçuna ortak olmamalı, mahvedilen Filistin’e kalkan olmalıdır.
Erdoğan, İsveç’in NATO’ya katılması protokolünü Meclisten geri çekmelidir. Meclis, protokolü komisyonlarda görüşmeyi reddetmeli, Genel Kurul gündemine almamalıdır. Şayet ilgililer gereğini yapmaz, ülkemizin ulusal güvenliğine, komşularımızın güvenliğine, dünya barışına ters düşen protokol Genel Kurula gelirse, Meclisteki bütün partiler protokole karşı oy kullanmalıdır. Meclis dışındaki bütün sosyalist, devrimci, ilerici, yurtsever partiler, işçi sendikaları, köylü birlikleri, gençlik ve kadın dernekleri, meslek birlikleri, hemşehri dernekleri, demokratik kitle örgütleri, protokolün reddedilmesi için kampanya yürütmelidir.