Erdoğan-AKP yönetimi yeni yıl başlarken ilan ettiği zamlarla halkın sırtına çok ağır yük bindirdi. Elektriğe, doğal gaza, akaryakıta, köprü ve tünel geçişlerine, buğday ve arpaya yapılan büyük zamlar asgari ücretteki artışı daha şimdiden sildi. Kamu işçilerinin, memurların ve emeklilerin ücret ve maaş artışı daha yürürlüğe girmeden geri alındı. 2022 yılında da ücret ve maaşlar acımasızca yükseltilen fiyatların peşinden koşacak. Yoksullardan zenginlere, işçi ve emekçilerden büyük sermayeye gelir aktarımı hızlanarak sürecek.
Ödenen bedel
Erdoğan-AKP yönetimi finans kapitalin geleneksel yüksek faiz hedefine ulaşmak amacıyla patlattığı döviz fiyatlarını düşürmek için örtülü faiz artışına gitmiş ve dövize endeksli TL mevduatına geçmiş, bu arada Merkez Bankasının ödünç rezervlerini de bol keseden harcamıştı. Döviz kurunda sağlanan geçici düşüşün bedeli, üretime ve istihdama dayalı yeni ekonomi modeli iddiasından vazgeçmek oldu. Paradan para kazanmaya dayalı neoliberal vurgunculuk ekonomisi halkımızı yoksulluğa pahalılığa işsizliğe mahkûm eden, vatanımızın bağımsızlığını ve bütünlüğünü tehlikeye düşüren bütün özellikleriyle devam ediyor. Halkın sırtına yüklenen ağır zamlar vurgunculuk düzeninin ayrılmaz parçasıdır.
Vahim tablo
Finans kapitalin ekonomik saldırısına açıkça baş eğen Erdoğan-AKP yönetimi, ekonomik yenilgisini gözbağcılıkla gizlemeye çalışıyor ve hatta politik iktidarı elinde tutmaya devam ettiği için zafer çığlıkları atıyor. Oysa örtülü faiz artışına ve dövize endeksli TL mevduatına “yetmez ama evet” diyen finans kapital oligarşisi daha şimdiden geleneksel yüksek faiz politikasına kayıtsız şartsız ve açıkça dönülmesi için bastırıyor. Döviz tevdiat hesaplarında çözülme olmadı, TL mevduatında da yeni yönteme anlamlı bir geçiş görülmedi. Net tablo budur. Durum işte bu kadar vahimdir.
Bütün sorunlar yerli yerinde duruyor. Halkımızı bunaltan hiçbir konu çözüme kavuşturulmamıştır. Bir başka deyişle, gözbağcılık çökmüştür. Hâlbuki Erdoğan-AKP yönetimi dövizdeki geçici düşüşü sağlamak için Hazineyi ve Merkez Bankasını anayasaya ve kanunlara aykırı biçimde yükümlülük altına sokmuş, mevduat sahiplerine faizler döviz kurunun altında kalırsa bütün yurttaşların vergisinden toplanan kaynaklarla ek ödeme yapma garantisi vermişti.
AKP’nin tercihi
Döviz kontrolüne geçmek, faiz-döviz soygununa son vermek, finans kapitale servet vergisi uygulamak, işsizlik afetine son vermek için kamu yatırım seferberliği başlatmak, planlı ekonomiye yönelmek yerine; halkı zamlarla bunaltmak, finans oligarşisine iltihak ettikleri ortaya çıkan yeni zenginler yaratmak AKP iktidarının 19 yıllık tercihidir.
İktidar ve sarı muhalefet
Son icraatlarıyla yeni ekonomi modeli iddiasından fiilen vazgeçen AKP iktidarının ne pahasına olursa olsun başta kalmak için finans oyunlarına yönelmesi, holdingler ve bankalar oligarşisinin ekonomik iktidarını hiç sarsmıyor. İMF ve TÜSİAD yandaşı sarı muhalefet ise zaten oligarşinin baş hizmetkârı olmak için yanıp tutuşuyor.
Çözüm yolu
Yerli ve yabancı oligarşinin hem ekonomik hem politik iktidarına halkın demokratik iradesiyle son vermek için işçi sınıfının, şehir ve köy emekçilerinin, emeklilerin, esnafın, bağımsız sanayici ve tüccarların, bütün ulusal demokratik güçlerin birliğine ve mücadelesine ihtiyaç var.
Emperyalizmin ve işbirlikçilerinin 1980’de başlattığı neoliberal vurgunculuk düzeni 2002’den beri AKP iktidarı altında devam ediyor. Türkiye halkı AKP yönetimini de, yeni AKP olmaya hevesli sarı muhalefeti de aşarak vatan cumhuriyet emek belgisini yükselten ulusal birlik hükûmetini kuracak ve planlı toplumcu ekonomiye geçecek.