Bu akşam (29 Mart 2013 Cuma) 19.00-20.30 saatleri arasında Kanal D ile CNN Türk televizyonlarının ortak yayınına katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CNN Türk televizyonu Ankara temsilcisi Hande Fırat, Hürriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu, Hürriyet gazetesi köşe yazarı Taha Akyol ve Posta gazetesi Ankara Temsilcisi Hakan Çelik'in Kürt meselesinin çözüm sürecine ilişkin sorularını yanıtladı.
Hükümetin talepleri
Erdoğan, Kürt hareketinden silahları bırakmasını ve sınır dışına çekilmesini istediklerini, bu sürecin de 2013 yılı sonuna kadar bitirilmesi gerektiğini, çünkü 2014 ve 2015'te üç seçim yapılacağını ve seçim ortamında artık bu konunun bitmiş olmasını beklediklerini vurguladı.
Silahsız çekilme
Erdoğan, geri çekilme için yasal düzenleme isteyen Kürt siyasi temsilcilerinin bu isteğinin karşılanmayacağını, çünkü bu konuda böyle bir düzenleme yapmanın veya yasa çıkarmanın anayasaya aykırı olacağını söyledi.
Erdoğan, geri çekilecek silahlı unsurların silahla geri çekilmeleri durumunda tabii ki sorunların yaşanacağını ve bu kişilerin devlet güçlerinin müdahalesiyle karşılaşabileceklerini belirtti. Böyle bir durumun önlenmesi için, PKK unsurlarının “silahlarını bırakmaları ve sınırı silahsız bir şekilde terk etmeleri gerektiğini” söyledi. Erdoğan, “Silahlarını gömerler mi, mağaralara mı bırakırlar, kendileri bilir. Ama silahsız bir şekilde sınırı terk eden insanlara devlet güçleri hâliyle herhangi bir müdahalede bulunmaz” dedi.
Söz vermedik
Silah bırakma ve sınır dışına çekilme karşılığında Kürt hareketine herhangi bir söz vermediklerini ve vermeyeceklerini söyleyen Erdoğan, Hande Fırat'ın, “Peki Öcalan'a ev hapsi veya af konusunda bir düzenleme yapılacak mı?” sorusuna Öcalan'a ev hapsinin de, F tipi herhangi bir hapishaneye naklin de, affın da söz konusu olmadığını tekrarladı. Zaten kendi inancına göre, kişilere karşı işlenen suçları devletin affetme yetkisi olmadığını, bu suçları affetme yetkisini ancak maktullerin mirasçılarının ve mağdurların kullanabileceğini belirtti.
Taha Akyol'un “Peki Öcalan hidayete mi erdi ki hiçbir şey almadan silahlı mücadeleden vazgeçti?” şeklindeki sorusuna Erdoğan şu karşılığı verdi: “Bunu bilemem. Ama hiç kimsenin hidayet kapısı kapanmıştır diyemeyiz. Ben Öcalan'a sadece radyo yerine 12 kanallı televizyon verdirdim. Haftada üç gün birer saat jimnastik yapma hakkı vardı, onu her gün bir saate çıkardım. Oradaki arkadaşlarıyla gün aşırı görüşebiliyordu, her gün bir saat görüşebilmesini sağladım. Bundan öte herhangi bir şey yapmam, çünkü böyle bir niyetim yok.”
Akil insanlar
Erdoğan, akil insanlar konusunun medyada çarpıtıldığını söyledi. Bütün akil insanları bizzat kendilerinin seçeceğini, Türkiye'nin 7 bölgesinde halkı aydınlatmak ve başlattıkları sürece destek sağlamak için 7'şer kişiden 49 akil insan belirleyeceklerini, bu insanların resmî bir statüsünün olmayacağını belirtti. Erdoğan, akil insanların doğrudan doğruya kendisine bağlı olarak çalışacağını söyledi.
Ekonomik kalkınma ve eyalet
Erdoğan, Kürt halkının silahın yerine siyasetin geçmesinden özel olarak kazançlı çıkacağını söyledi: “Silahların bırakılması durumunda Türkiye'yi kimse tutamaz. Silahlı eylemler ve silah varken bile bugünkü yüksek kalkınma hızına ulaştık. Silahlar ortadan kalktığında bu hızı katlarız. Güneydoğu ve Doğu'daki Kürt kardeşlerimiz de bu kalkınmadan payını alır. İstihdamıyla, hizmetiyle, dünyaya bakışıyla kazançlı çıkar. Yaptırdığımız anketlere göre Hakkâri ve Şırnak halkı bunu anlıyor ve silahların bırakılmasını destekliyor.”
Erdoğan, “2023 yılı hedefi olarak” eyalet sisteminin tartışılabileceğini söyledi.
Meselenin ciddiyeti
Erdoğan'ın açıklaması, Kürt toplumunun eşitlik ve özgürlük temelinde onurlu barış özlemine uygun bir ciddiyet içermiyor. Bu açıklama, eğer gerçeği yansıtıyorsa, rahatlıkla söylenebilir ki, Erdoğan, 21 Mart'ta Diyarbakır'da yapılan büyük Newroz kutlamasında yüz binlerce insanın ortaya koyduğu barış beklentisini boşa çıkarıyor. Kürt ulusal hareketinin 29 yıllık savaşı sona erdirmek için “Öcalan'a Özgürlük, Kürtlere Statü” sloganıyla dile getirdiği temel talepler konusunda böylesine bir duyarsızlık, hiç de hayra alamet değil.
Biz Kürt meselesinde barışçı çözümü kesinlikle destekliyoruz. Silahların yerine siyasetin geçmesi hedefini benimsiyoruz. Karşılıklı ölümlere derhal son verilmesini istiyoruz. Ne var ki, bu hedeflere ulaşmak için her şeyden önce “müzakerede ciddiyet” gerekir. Milyonları kucaklayan köklü davalar, meselenin özünü yok sayarak veya tek taraflı dayatmalarla çözülmez.