ABD'nin ve emperyalist savaş blokunun Türkiye, Suriye, Irak, İran politikası artık açık seçik ortaya çıkmıştır. Emperyalist efendiler, kontrollü kaos doktrinine uygun olarak bu ülkeleri bölgelere, kantonlara ve ceplere ayırıp çökertmeye çalışıyor, halkları etnik ve mezhepsel temelde birbirlerini tamamen tüketene kadar kırdırma politikasını adım adım hayata geçiriyorlar. 17 Şubat 2016 ikinci Ankara katliamı, işte bu bağlamda anlam kazanıyor.
Amerikancı-gerici darbe
20 Temmuz 2015'te Suruç katliamıyla başlatılan kan gölü içinde 24 Temmuz 2015'te Amerikancı-gerici darbe yapılmış, Türkiye Mondros mütarekesi koşullarına getirilmişti. İncirlik mutabakatıyla Türkiye'nin bütün üsleri ve askerî imkânları ABD'ye açılmış, karşılığında Erdoğan'ın ve AKP'nin iktidarını sürdürmesine onay verilmişti. İktidarını koruyan AKP bir yandan bütün muhaliflerine saldırırken, ABD Suriye ve Irak'ı parçalama, bölgeyi kendi hâkimiyet planları doğrultusunda düzenleme konusunda önemli bir kazanım elde etmişti.
Darbe derinleştiriliyor
30 Eylül 2015'te Suriye hükümetinin çağrısıyla Rusya, Suriye'nin emperyalist istilaya karşı savaşına yardıma gidince, Obama-Erdoğan darbesinin yeni duruma uygun olarak derinleştirilmesi gerekmişti. ABD'nin, IŞİD eliyle gerçekleştirilen Suruç katliamının ardından AKP'yi, IŞİD'i ve PKK'yi aynı anda birbirlerine karşı teşvik etmesiyle Türkiye halkına “şok ve dehşet” harekâtı uygulandı.
PKK'nin Dağlıca ve Iğdır katliamlarıyla; AKP'nin “terörle savaş”ı, PKK'nin “serhildan”ı başlatması ve sokağa çıkma yasaklarının ilan edilmesiyle can korkusuna düşürülen kitlelere en büyük gözdağı 10 Ekim'de Ankara'da yine IŞİD eliyle verildi. 103 yurttaşımızın öldürüldüğü katliamın ardından 1 Kasım seçimini “kazanan” AKP, zafer sarhoşluğu içinde 24 Kasım'da Rus uçağını düşürdü. Rus uçağının düşürülmesi Türkiye'nin felaketin ortasına sürüklenmesi ve AKP'nin ipleri elinden iyice kaçırması anlamına geliyordu.
AKP'nin 4 Aralık'ta Irak'ın Başika bölgesine Irak hükümetinin onayı olmadan asker göndermesi, elinden kaçırdığı ipleri bir ucundan umutsuzca yakalama çabasıydı. Sömürgeci-militarist politikalarıyla içine düştüğü çukuru, çukuru daha da derinleştirerek aşabileceğini sanma çaresizliğiydi.
Darbenin miadı doluyor
Amerikancı-gerici darbenin yapılması ve derinleştirilmesi “kaosun efendisi” ABD'yi kendisi açısından çok elverişli bir konuma yükseltmiş, ABD liderliğindeki emperyalist blokun günü doğmuştu. Türkiye'yi Mondros mütarekesinden Sevr antlaşmasına götürmenin koşulları olgunlaşmış, Türkiye halkına tam boy teslimiyeti dayatmanın zamanı gelmişti.
12 Ocak 2016'da İstanbul Sultanahmet'te IŞİD eliyle yapılan katliam, Amerikancı-gerici 24 Temmuz 2015 darbesinin miadını doldurduğunu gösteriyor, Obama-Erdoğan anlaşmasının artık geçerli olmadığını ilan ediyordu. ABD artık Türkiye'yi de, AKP'nin Suriye ve Irak'ta uygulanmasına en ateşli desteği verdiği “bölgeler, kantonlar ve cepler politikası” kapsamına aldığını belli ediyor, Türkiye'ye fiilen küçülmeyi dayatıyordu.
Obama-Erdoğan mutabakatının sona erdiğini Sultanahmet katliamında anlamayanlara mesaj bu kez daha da vurgulu biçimde 17 Şubat 2016 katliamıyla verildi.
Büyük dayatma
PKK'nin katliamı pervasızca sahiplenmesi, ABD ve Avrupa'nın PKK/PYD ilişkisini inatla bilmezden gelmesi, PYD'ye açık desteğini sürdürmesi, PKK ve PYD'nin ABD ve AB'yle işbirliğini yoğunlaştırması, PYD'nin Suriye'de ABD'ye iki üs vermesi, ABD ve AB'nin AKP'yi PKK'yle müzakereye zorlaması aynı emperyalist politika paketinin parçalarıdır. Türkiye, AKP hükümetinin yeni-Osmanlı hayalleriyle komşularının evini yakarken kendi evini de tutuşturan akılsız kundakçı durumuna düşmüş, bütün Ortadoğu'ya dayatılan yeni sömürgeci bölgeler, kantonlar ve cepler politikasının hedeflerinden biri olmuştur.
17 Şubat 2016 ikinci Ankara katliamı emperyalizmin Türkiye halkına verdiği ültimatomdur. Emperyalizm Türkiye'nin işçi ve köylülerine, bütün emekçilerine, bütün yurttaşlarına teslimiyeti dayatıyor.
Çıkmaz yol
Bu uğursuz politika, AKP hükümetinin yaptığı gibi emperyalist savaş blokuna daha fazla sığınarak, kraldan fazla kralcılıkla göze girmeye çalışarak, Suudi Arabistan ve İsrail'le birleşerek önlenemez. Suriye, Irak, İran ve Rusya düşmanlığını körükleyenler, Kürt halkıyla eşitlik ve özgürlük içinde birlikte yaşama iradesini hiçe sayanlar aslında Türkiye ve bütün bölge halklarına ihanet ediyorlar. Sultan Vahdettin-Damat Ferit Paşa politikaları Sevr teslimiyetinden başka bir sonuç doğuramaz.
Asla baş eğmeyiz
Başta komünistler, sosyalistler, devrimci demokratlar olmak üzere Türkiye'nin bütün yurtsever güçleri emperyalist ültimatomu yırtıp atmayı bilecektir. Hangi kökenden ve inançtan olursa olsun Türkiye halkı bağımsız, egemen, özgür bir ülkede eşitlik ve barış içinde birlikte yaşama iradesini gösterecektir. Ülkemizi ve halkımızı felaketten kurtaracak bir ulusal kurtuluş hükümetini, emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı birleşik demokratik bir halk hükümetini kurmayı mutlaka başaracağız.