Türkiye İstatistik Kurumu 2023 üçüncü çeyrek (Temmuz Ağustos Eylül) Gayrisafi Yurt İçi Hasıla istatistiklerini dün (30 Kasım 2023) açıkladı.
Açıklamaya göre, ekonomi üçüncü çeyrekte 2022’nin aynı çeyreğine göre yüzde 5,9 büyümüş. Gerçi mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış GSYH zincirlenmiş hacim endeksi, bir önceki çeyreğe göre sadece yüzde 0,3 (yani binde 3) arttığı için ekonominin yavaşladığı söylenebilirse de, bir yıl öncesine göre yüzde 5,9 büyüme fena sayılmaz. Adalet ve hakkaniyet ilkelerinin geçerli olduğu bir toplumda bu büyümeden emekçi halkın mutlaka yararlanması beklenir ama durum hiç de öyle değil. Büyümeye rağmen, emekçi halkın ulusal gelirden aldığı pay azalmış. 2023’ün ikinci çeyreğinde (Nisan Mayıs Haziran) yüzde 34,3 olan işgücü ödemeleri (ücret gelirleri), üçüncü çeyrekte yüzde 32,2’ye düşmüş.
İkili politika
İstibdat düzeninin büyük yoksullaştırıcı olarak hareket ettiğini, emekçi halkı düzenli olarak yoksullaştırarak hakikaten bir avuç büyük kapitalist şirketi arsızca zenginleştirdiğini zaten biliyoruz. Ama istibdat düzeni kurnazlık yapmayı da biliyor. Yeri geldiğinde emekçi halkın gelirlerini geçici olarak artıracak kadar esnek davranabiliyor. Meşruiyet gerekçesi olarak kullandığı seçimleri kazanmak için emekçi halka kesenin ağzını kısa bir süreliğine açıyor, seçimi kazandıktan sonra ise genel uygulamasına dönüyor ve yoksulları daha da yoksullaştırırken zenginleri daha da zenginleştiriyor. Seçim köprüsünü geçene kadar yoksullardan yanaymış gibi görünüyor, oyları topladıktan sonra zenginler için elinden gelen her şeyi yapıyor.
İstibdadın zenginlerden yana düzenli davranış kalıbı ile emekçi halka şirinlik yaptığı geçici davranış kalıbı arasındaki ilişkiyi daha açık görmek için, TÜİK istatistiklerinde işgücü ödemeleri (ücret gelirleri) ile net işletme artığı/karma gelir (sermaye gelirleri: kâr faiz rant) arasındaki ilişki tablosuna bakalım:
Yıl | Ücret gelirleri (yüzde) |
Sermaye gelirleri |
2017 | 34,4 | 49,4 |
2018 | 33,5 | 49,5 |
2019 | 34,8 | 47,4 |
2020 | 32,9 | 49,4 |
2021 | 30,1 | 52,5 |
2022 | 26,5 | 54,5 |
Görüldüğü gibi, tabloda ücret gelirleri, yerel yönetim seçimlerinin yapıldığı 2019 yılı dışında, düzenli olarak azalmış. Sermaye gelirleri ise, yine 2019 yılı dışında, düzenli olarak artmış. Yani istibdadın düzenli davranış kalıbı, ücret gelirlerini azaltarak sermaye gelirlerini artırmak olmuş. Ücret gelirlerini artırırken sermaye gelirlerini azaltmak ise, istibdadın sadece geçici ve hemen telafi etmek üzere tersine yöneldiği davranış kalıbı olmuş.
İktidar tehlikeye düşünce
İstibdadın iyice köşeye sıkıştığı ve Cumhurbaşkanlığı ve Meclis genel seçimlerini kaybetme olasılığının gayet yüksek olduğu 2023 yılının üç çeyreklik tablosu ise çok daha açıklayıcı:
Yıl 2023 |
Ücret gelirleri (yüzde) |
Sermaye gelirleri |
Birinci | 38,0 | 38,2 |
İkinci | 34,3 | 43,8 |
Üçüncü | 32,2 | 47,0 |
Görüldüğü gibi, 2022 yıl tablosuyla karşılaştırıldığında 2023’ün birinci çeyreğinde olağanüstü bir sapma ortaya çıkmış. Ücret gelirleri yüzde 26,5’ten yüzde 38’e fırlamış, sermaye gelirleri yüzde 54,5’tan yüzde 38,2’ye düşmüş! Yani istibdat, seçimi her ne pahasına olursa olsun kazanma çabasıyla emekçilere hatırı sayılır bir şirinlik yaparken sermayenin gelirlerini epeyce kırpmış. Emekçilerin payını 11,5 puan artırırken kapitalistlerin payını 16,3 puan azaltmış.
Bu kurnazlığının karşılığını Cumhurbaşkanlığı ve Meclis genel seçimlerini kazanarak fazlasıyla elde eden istibdat, ikinci ve üçüncü çeyrekte ne yapmış peki? Hızla temel davranış kalıbına dönmüş. Emekçilerin payını önce yüzde 34,3’e indirmiş, oradan da yüzde 32,2’ye düşürmüş. Kapitalistlerin payını ise önce yüzde 43,8’e çıkarmış, ardından da yüzde 47,0’a yükseltmiş.
Kurnazlığın formülü
Yani, istibdadın iktidar formülü çok açık: emekçilerin ağzına bir parmak bal çal, oylarını topla, iktidarını sürdür, emekçileri durmadan yoksullaştırıp kapitalistlerin payını hızla artır.
Dört ay sonra 31 Mart 2024’te yerel seçimler var. İstibdadın ekonomi politikasında belki yine benzer bir geçici davranış değişikliği görebiliriz.
Peki emekçi halkın bu kurnazlığa dur demesinin vakti gelmedi mi? Ağza çalınan bir parmak balın işe yaramadığını, asıl meselenin emekçilerin sömürüden kurtulması olduğunu, emekçilerin bizzat iktidar olması gerektiğini, bunun için de örgütlü siyasal mücadeleye katılmanın zorunluluğunu mutlaka kitlesel bilinç düzeyine çıkarmalıyız.