Ankara katliamı ve emperyalizm

31 Ekim 2015
Ankara katliamı ve emperyalizm

102 yoldaşımızı, dostumuzu, arkadaşımızı, yurttaşımızı yitirdiğimiz 10 Ekim 2015 Ankara katliamı soruşturmasını yürüten Ankara Başsavcılığı, intihar saldırganlarının IŞİD'in Gaziantep grubuna bağlı olduğunu resmen açıkladı.
 
Bu açıklama, AKP'nin ve başta Amerika olmak üzere emperyalist, siyonist ve gerici suç ortaklarının IŞİD'le binbir ilişkisini gözden kaçırmak amacıyla katliamı Suriye hükümeti, PKK, PYD, DHKP-C ve IŞİD'den oluşan hayalî bir “kokteyl örgüt”ün üstüne yıkmaya çalışan Erdoğan ve Davutoğlu'nu düpedüz yalanladı. IŞİD'in, Suriye, Irak, bölge, Asya ve Afrika halklarına karşı emperyalist savaş blokunun hem koçbaşı, hem bahane olarak kullandığı bir cinayet şebekesi olduğu bir kez daha doğrulandı.
 
Derinleşen Amerikancı-gerici darbe
Ankara katliamı, 20 Temmuz Suruç katliamıyla işareti verilen 24 Temmuz Amerikancı-gerici darbesinin yeni koşullarda derinleştirilerek sürdürülmesi anlamına geliyor.
 
Obama-Erdoğan darbesiyle İncirlik üssünü ve diğer üsleri tekrar serbestçe kullanma imkânını elde eden ABD; AKP ve diğer bölgesel ortaklarıyla birlikte, Suriye ve Irak'ı kesinlikle bölüp parçalama sonucunu doğuracak sinsi amaçları doğrultusunda harekete geçti. Bu sömürgeci planı önlemek için Suriye hükümetinin çağrısıyla yardıma giden Rusya; 30 Eylül'den itibaren Suriye, Irak, İran hükümetleri ve Lübnan Hizbullah örgütüyle koordinasyon içinde IŞİD'i ve diğer dinci terör örgütlerini bombalamaya başladı.
 
Bölge ülkelerinin büyük savunma hamlesiyle Suriye'de ve bölgede inisiyatifi yurtsever güçlere kaptıran ABD, bu yeni duruma uyum sağlamak için Türkiye'de Amerikancı-gerici darbenin ikinci evresine geçti. Kontrollü kaos, yani bir ülkeyi veya bölgeyi istikrarsızlaştırarak emperyalizmin ve işbirlikçilerinin istediği şekilde dikensiz gül bahçesine çevirme anlamında “istikrar”a kavuşturma teorisi gereğince ilk evrede Suruç, Dağlıca, Iğdır katliamları, AKP'nin “terörle savaş” ve PKK'nin “serhildan” ilanları, sokağa çıkma yasakları ve karşılıklı öldürmelerle yaşam korkusuna düşürülen yurttaş kitleleri, Ankara'da barış isteğini haykırmak için bir araya gelen emekçilerin katledilmesiyle yeni bir şoka tâbi tutuldu.
 
Emperyalist hedef
ABD ve işbirlikçilerinin, NATO ve uzantılarının Suruç'ta olduğu gibi Ankara'da da IŞİD eliyle gerçekleştirdiği kontrgerilla katliamının hedefi, Amerikan emperyalizmine Türkiye'yi Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya'da NATO'nun ön cephe ülkesi olarak tekrar keyfince seferber etme olanağını sağlamaktır.
 
Haas'tan al haberi
Rusya'nın Suriye'nin yardımına gitmesine yanıt vermek isteyen ABD adına durum çözümlemesi yapan meşhur Dış İlişkiler Konseyi'nin başkanı Richard N. Haas, 10 Ekim katliamından sadece 5 gün sonra yayınladığı “Putin'i Suriye'de Sınamak”  başlıklı yazısında Rusya'yı tehdit ederek şöyle diyor:
“Fakat kuvvet kullanmanın da bir sınırı vardır.  Eğer başarının tanımı Esad hükümetinin ülke topraklarının ana kütlesi üzerinde tekrar hakim olmasını sağlamak ise, Rusya'nın Suriye'deki müdahalesi başarıya ulaşamaz. Putin'in politikası, olsa olsa, görece olarak güvenli bir cep kurma sonucunu verebilir. Üstelik bu mütevazı hedefe ulaşmak bile çok pahalıya patlayabilir. Çünkü IŞİD de güç kazanıyor. Doğrudan doğruya Rusya da büyük bedel ödemek zorunda kalabilir: Moskova'da intihar saldırılarının (Ankara'daki son saldırı gibi) yapılması, sadece bir zaman meselesidir.”
(Testing Putin in Syria, Project Syndicate, 15 Ekim 2015. https://www.project-syndicate.org/commentary/testing-putin-syria-militar...)

Richard N. Haas, yaptığı durum değerlendirmesi temelinde ABD'nin izlemesi gereken politikayı da şöyle özetliyor:
“Bu arada, ABD ve diğerleri çift hatlı bir politika gütmelidir. Birinci hat Suriye'de sahadaki güç dengesini düzeltecek adımların atılmasını sağlamalıdır. Bunun anlamı, Kürtlere ve seçme Sünni aşiretlere yardımı arttırmak ve IŞİD'e karşı hava saldırılarını sürdürmektir. Bu gayretlerimizin sonucu olarak görece güvenli cepler ortaya çıkmalıdır. Şu an ve görülebilir gelecek için mümkün olan en iyi sonuç, ceplerden veya kantonlardan oluşan bir Suriye'dir. Suriye topraklarının bütünü üzerinde tekrar kontrolü sağlamış bir Suriye hükümeti ABD için de, başkaları için de yaşamsal bir ulusal çıkar konusu değildir; gereken şey, IŞİD'i ve benzeri grupları zayıflatmaktır. İkinci hat, ABD ve diğer hükümetlerin; Rusya'nın (ve hatta İran'ın) katılımına açık bir siyasal süreci sürdürmesidir. Bu hattın amacı, Esad'ı iktidardan uzaklaştırmak ve yerine, hiç olmazsa Esad'ın Alevi tabanından ve mümkünse, Sünnilerin bir kısmından destek alacak bir hükümet kurmaktır.” (Aynı yazı)
 
Katliamın ardından
Türkiye'yi derinden sarsan Ankara katliamının daha ertesi günü, 11 Ekim'de, ABD, PYD kuvvetlerine 50 ton silah ve mühimmat indirdi. Hemen ardından, Suriye'nin her yanındaki dinci terör çetelerini tanklara ve zırhlı araçlara karşı gelişmiş TOW silahlarıyla donattı. İncirlik üssüne A 10 ve F 15'lerden oluşan yeni uçak filoları yerleştirdi. PYD kuvvetlerini eğitmek ve yönetmek üzere ABD özel kuvvetlerinden 50 kişilik bir birliği Suriye topraklarına göndereceğini açıkladı.
 
Resmin bütünü
Bu gelişmeler, 10 Ekim katliamını Amerika'nın ve NATO'nun Suriye, Irak, bölge planlarından; emperyalist savaş blokunun Çin, Rusya, İran, Şanghay İşbirliği Örgütü karşıtı sistemli politikasından soyutlayarak sadece Türkiye'nin iç politikasıyla ilgili bir olay saymanın, 1 Kasım seçimleriyle sınırlı bir komplo olarak değerlendirmenin ne kadar yanlış olduğunu gösteriyor.
 
Değişmeyen strateji, değişen taktikler
ABD Suruç katliamı sonrasında İncirlik ve diğer üslerde elde ettiği ayrıcalığın bedeli olarak Erdoğan ve AKP'nin 7 Haziran seçim sonuçlarını iptal etmesine onay vermiş, PKK'nin vurulmasına ve HDP'nin ezilmesine göz yummuştu.
 
Rusya'nın 30 Eylül'de Suriye'ye girmesinin ardından, ABD; Suriye, Irak ve bölgeyi ceplerden ve kantonlardan oluşan zayıf birimlere dönüştürme, daha doğrusu bölme ve parçalama politikası gereği Türkiye'yi şu anda tekrar sahte çözüm sürecine dönmeye, PKK ve PYD'yle anlaşmaya yöneltmek istiyor.
 
Emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı birlik
Emperyalizmin ülke, bölge ve dünya egemenliği planlarına yanıt vermek için sömürü ve zulme karşı işçilerin, emekçilerin, ezilen halkların mücadele birliğini savunmak, halkların barışını esas almak gerekiyor. Ülkede, bölgede ve dünyada emperyalizmle birleşerek kendi amaçlarına ulaşacağını sanan her güç, aslında hem kendi halkına, hem komşu halklara sınırsız zararlar verdiğini artık farketmelidir. Amerikan emperyalizminin sağ veya sol elindeki kılıç olmayı seçenler, maalesef aynı anda hem katil, hem kurban olmayı tercih etmiş oluyorlar.