1 Haziran 2020, Türkiye’nin Koronavirüs ile mücadelede büyük oranda normalleştiği tarih olarak ilan edildi. Tüm normalleşme adımlarına rağmen 65 yaş ve üstü ile kronik hastalığı bulunan yurttaşlarımız üzerindeki yasak sürüyor. Aynı şekilde 20 yaş altındaki yurttaşların üzerindeki yasak, 18 yaş altındaki yurttaşlara uygulanacak şekilde daraltılsa da, sürüyor.
İnsanlar arasındaki her türlü ayrımcılığa karşı çıktığımız gibi yurttaşların yaşlarına bağlı olarak yapılan ayrımcılığa da karşı çıkıyoruz. Sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili İçişleri Bakanlığı genelgelerinin derhâl iptalini istiyoruz.
1 Haziran 2020, Türkiye’nin Koronavirüs ile mücadelede büyük oranda normalleştiği tarih olarak ilan edildi. Uzun süredir kapanmaya zorlanan kuaför, mağaza, avmlerin ardında restaurant, lokanta, kafeler gibi birçok işletme yeni kısıtlama kurallarına göre de olsa açıldı.
Büyükşehirler ve Zonguldak için uygulanan giriş çıkış yasakları kaldırıldı. Yeni kurallara göre düzenlenen şehirler arası yolculuklar serbest bırakıldı. Toplu taşıma hizmetlerindeki kısıtlamalar tamamen kaldırıldı. 18 Haziran'dan itibaren dış hat uçuşları kısmen başlıyor. Avrupa ülkelerindeki 16 havalimanından ülkemizdeki 14 havalimanına direk uçuşlar yapılabilecek.
İlk başta bütün ülkede ve sonra sadece büyükşehirler ve Zonguldak’ta hafta sonları uygulanan sokağa çıkma yasaklarına son verildiği duyuruldu.
Ayrımcılığa hayır
Bütün bu normalleşme adımlarına rağmen 21 Mart’tan itibaren sokağa çıkması yasaklanan 65 yaş ve üstü ile kronik hastalığı bulunan yurttaşlarımız üzerindeki yasak sürüyor. Aynı şekilde 4 Nisan’dan itibaren sokağa çıkması yasaklanan 20 yaş altındaki yurttaşların üzerindeki yasak, 18 yaş altındaki yurttaşlara uygulanacak şekilde daraltılsa da, sürüyor.
Bu yasaklar evrensel insan haklarına aykırıdır. Anayasamızdaki eşitlik ilkesine aykırı hukuksuz uygulamalardır. Sosyal devlet ilkesiyle bağdaşmayan, salgınla mücadele ile ilgili hiçbir bilimsel kritere uymayan, ayrımcı kararlardır.
Halka bedava maske dağıtmayı bile beceremeyen iktidarın, 65 yaş ve üstü milyonlarca yurttaşın her türlü ihtiyaçlarının giderildiğini söyleyerek yasakları şirin gösterme çabası boştur. 65 yaş ve üstündeki yurttaşlar yasaklardan fiziken ve ruhen kötü olarak etkilenmiş, yalnızlaşmış, yoksunluk duygusuna itilmiştir.
Bedensel ve ruhsal gelişim çağındaki gençlerin sokaklardan, toplumsal hayattan, eğitimden uzaklaştırılması gençlerin gelişimlerini olumsuz bir şekilde etkilemektedir. Gençler de ruhen ve fiziken çöküşe itilmektedir.
İnsanlar arasındaki her türlü ayrımcılığa karşı çıktığımız gibi yurttaşların yaşlarına bağlı olarak yapılan ayrımcılığa da karşı çıkıyoruz. Sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili İçişleri Bakanlığı genelgelerinin derhâl iptalini istiyoruz.
Salgınlarla mücadele
Yasakların kalkmasını talep ederken salgına karşı mücadeleyi gevşetelim demiş olmuyoruz. Halk sağlığını tehdit eden salgınlarla mücadele elbette önemlidir. Fakat salgınla mücadele bütün toplumsal olanakların seferber edilmesi ile mümkündür.
Ekonominin, sanayinin, sağlık sisteminin, işçilerin, şehir ve köy emekçilerinin toplumcu temellerde seferber edilmesi; yaygın ve sistematik filyasyon çalışmalarının yürütülmesi; gerekli sağlık tedbirlerini alarak üretimin ve ticaretin sürdürülmesi; insanların ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine, temizlik araçlarına, gıdaya ve insanca yaşayacağı bir ücrete kavuşturulması salgın ile gerçekten mücadele etmenin yoludur.
Kaldı ki sıradan bir salgın yaşamıyoruz. Koronavirüs salgınının emperyalist dolar milyarderleri şebekesinin dünya halklarını teslim almak üzere kullandığı biyolojik savaş yöntemi olarak da kullanıldığını unutmadan hareket etmeliyiz. Emperyalizmin bu yeni tip saldırısına karşı mücadele ederken sağlık sistemini, ekonomiyi, sanayiyi, tarımı bu bilinçle ele almalıyız. Sağlık sistemini halkın sağlığını korumayı hedefleyen, önleyici halk sağlığının bilimsel kurallarına uygun, kamucu bir mantıkla güçlendirmeliyiz.
Buna karşılık sağlıklı insanları milyonlar hâlinde evlere hapsetmek, ekonomiyi ve sosyal yaşamı felç etmek, emperyalistlerin hedeflerine ulaşmasını sağlamak dışında, yalnızca gerekli tedbirleri almayan iktidarların ayıplarını örtmeye yarar.
Seferberlik için
Türkiye bütün bu tedbirlerin yükünü karşılayacak büyük bir ülkedir. Yeter ki Erdoğan-AKP yönetimi dolar milyarderlerini değil, halkı kurtarmaya çalışsın. Vatandaşa IBAN numarası vermek dışında başka kaynaklara yönelsin.
Elbette Nâzım Hikmet’in “Benim fakir, cesur, çalışkan milletim / Her millet gibi büyük Türk Milleti” diye tanımladığı halkımız nasırlı ellerini ceplerine indirip yardıma ihtiyacı olan devletinin de, insanın da yardımına koşacaktır. Ama asıl para bu nasırlı ellerin sırtından zenginleşen dolar milyarderlerinin cebindedir. Oysa onların pamuk ellerinin, ceplerine inmediği ortadadır.
Servet vergisi getirilmeden, sermaye hareketleri kısıtlanmadan, rantiyecilerin bütçeye uzanan hortumları kesilmeden halkın sırtından sağlanan bu zenginliklerin halkın kurtuluşu için kullanılması mümkün değildir.