Türkiye'nin en eski ve en köklü partisi TKP'nin 97. kuruluş yıldönümü coşkuyla kutlandı. 10 Eylül 1920'de kurulan Partimizin 97. yaşı için Toplumcu Kurtuluş Partisi İstanbul İl Örgütü tarafından İstanbul Beyoğlu'nda bulunan Cezayir Konferans Salonunda gerçekleştirilen etkinlik yoğun ilgi gördü. Kadın-erkek, genç-yaşlı çok sayıda Partilinin katıldığı etkinlikte 97. mücadele yılı büyük bir çoşkuyla selamlandı.
10 Eylül 1920: Sen dünümüz bugünümüz yarınımızsın!
Etkinlik “Bakmayın 97 yaşımızı kutladığımıza. Kökümüz ta 1848'e Komünist Manifesto'ya dayanır. İnsanlığın sömürüye, baskıya zulme karşı başlattığı son kavganın miladına dayanır. Kölelerin serflere, serflerin işçilere devrettiği eşitlik, kardeşlik ve özgürlük mücadelesinin en sonuncu kavganın neferleriyiz biz” sözleriyle başladı.
Sunucuların katılımcıları selamlamasının ardından hep birlikte Enternasyonal marşı okunarak, başta Türkiye Komünist Partisinin şanlı tarihinin sayfalarında şehit düşenler olmak üzere, devrim ve sosyalizm mücadelesinde yitirdiğimiz tüm devrim şehitleri ve kanlı bir savaş ortamında ülkemizde yitirdiğimiz yurttaşlarımız için saygı duruşunda bulunuldu.
Program Parti tarihinden görüntülerin yer aldığı bir video gösterimiyle devam etti.
Gösterimin ardından mücadele alanlarından Partili yoldaşlar Türkiye Komünist Partisi'nin 97. yaşını kendi taleplerini dile getirerek selamladı. Metal işçisi, market işçisi, otel işçisi, bilişim işçisi Partililer; İlerici Kadınlar, İlerici Gençler, İlerici EBT'lerden yoldaşlar özgün alanlarından sorunlarını ve mücadele çağrılarını dile getirdiler.
Ardından Toplumcu Kurtuluş Partisi İstanbul İl Başkanı Yusuf Türkoğlu konukları selamlayarak içinden geçmekte olduğumuz dönemde emperyalizmin doğrudan saldırılarının ülkemiz üzerinde yarattığı tehdide dikkat çeken konuşma yaptı. Tüm ilerici, devrimci, yurtsever, laik kesimleri vatan cumhuriyet emek mücadelesinde emperyalizme, gericiliğe, sömürüye karşı mücadeleye davet etti.
Vatan cumhuriyet emek mücadelesinde 97. yaşımıza selam olsun
Toplumcu Kurtuluş Partisi sözcüsü Şener Ataş, “Vatan cumhuriyet emek mücadelesinde 97. yaşımız” başlıklı konuşma yaparak mücadele başlıkları ve örgütlenme alanlarına dikkat çekti. Şener Ataş konuşmasında "TKP kuruluşuyla beraber, ulusal kurtuluş hareketinin içinde yer alarak bir yandan antiemperyalist bir mücadele veriyor, bir yandan da emekçilerin iktidarını kurmak için mücadele ediyordu. İkinci Dünya Savaşı yıllarında tüm dünya komünist partileri tarafından benimsenen faşizme karşı birleşik cephe politikası yürütüldü. 60'lı, 70'li yıllarda TKP mücadeleyi adım adım örerek bir ATILIM gerçekleştirdi. TKP bu dönemde işçi-köylü kitlelerinin mücadelesi temelinde bir ulusal demokratik cephenin (UDC) oluşturulması, bu cephe aracılığıyla ileri demokratik bir düzenin kurulması ve kesintisiz olarak sosyalizme geçilmesini öngören bir siyasal strateji izledi. 12 eylül 1980'e geldiğimizde Amerikanci faşist darbeyi yaşadık. Bu dönemlerin her birinde de TKP ve beraberindeki demokratik ilerici güçler, toplumsal desteğini genişleterek iktidar adayı sınıfsal bir güç hâline gelebildi. Bu dönemlerde kazanımlar da elde edildi, kaybedilen mevziler de oldu. Yani toplumsal sınıflar arasında, sömürenlerle sömürülenler arasında kavga kıyasıya sürdü. Bir başka deyişle devrim ve karşıdevrim çatışmasını yaşadık. Hâlâ da yaşıyoruz...
16 yıldır yönetimde bulunan AKP hükümeti de bu karşıdevrim hamlesinin bir parçası. AKP bu yıllarda hep gericilik, vurgunculuk ve savaş politikası güttü. Peki ülkemizdeki gericilik, vurgunculuk ve savaş politikası tüm dünyadaki gelişmelerden bağımsız mı? Tabii ki değil. Tüm dünyaya baktığımızda emperyalizmin yürüttüğü saldırı hamlesini görebiliriz. Emperyalistlerin Afganistan'da, Irak’ta, Libya'da, Suriye'de ne yaptılarsa Türkiye'de de aynı senaryoyu işletmek için harekete geçtiklerini görebiliriz. AKP'nin ABD ile yaptığı işbirliği komşularına yıkım getirdiği gibi ülkemizi de felakete sürükledi. ABD'nin izniyle AKP, bölgenin efendisi, padişahı olabilirim fırsaçılığıyla ham bir hayalin peşine düşmüştü. Hem komşu halklara güttüğü düşmanca politika, hem de ülkemizde uyguladığı baskı politikalarına 2013'te halkımız Mayıs-Haziran Büyük Halk Direnişiyle karşılık verdi.
AKP ne yaptıysa emperyalizme yaranamadı. Emperyalizmin açgözlülüğünü hesap edemedi. Emperyalistlerin istediklerine ulaşması için Türkiye'yi toptan esir almak zorunda olduğunu ancak 15 Temmuz'da yaşayarak öğrendi.
Ancak ABD emperyalizmi için de işler iyi gitmiyor diyebiliriz. Saldırıya geçtiği ülkelerde halklar çok ağır bedeller ödedi. Şehirler yakıldı, yıkıldı. Ama bir taraftan da halklar ABD emperyalizmine direniyor. Bunu Suriye'den bilebiliriz. Bir devlet var mı sorusunu bile zor cevaplayabileceğimiz Libya'nın tekrar toparlanma çabalarından bilebiliriz. Venezüella'da ABD'nin gerici ayaklamasına karşı direnen Maduro iktidarından bilebiliriz. Mısır, Tunus'ta çöken ABD yanlısı dinci gerici ihvancı iktidarlardan bilebiliriz. Çok uzağa bakmayalım Mayıs Haziran Halk Ayaklanmasında o dönemde emperyalizmin doğrultusunda hareket eden AKP'nin karşısına çıkan dikilen Türkiye halkından bilebiliriz.
Yaşanan gelişmeler bize çıkış yolunun emperyalist kampın karşısında ulusal bağımsızlığını korumak isteyen ülkelerle beraber hareket etmekte olduğunu gösteriyor. Yani devrim ile karşıdevrim kapışmasında bizim tarafımızda ulusal demokratik bağımsızlığını korumak isteyen ülkeler olacak. Bize düşen görev de bu dönemde vatan, cumhuriyet, emek mücadelesini bir adım daha yükseltmek oluyor” ifadelerine yer verdi.
Daha sonra ara verilen etkinlik, ikinci bölüme İlerici Gençler Derneği'nden gençlerin hazırladığı kısa oyunla başladı.
Ardından Fevzi Kurtuluş'un söylediği türkülerle, marşlarla etkinlik coşkuyla devam etti.
Etkinlik hep birlikte TKP marşının okunmasıyla son buldu.