Nâzım Hikmet, Orhan Kemal ve Ahmet Arif. İşçi sınıfının, emekçilerin, ezilen halkların enternasyonalist sanatçıları.
Üçü de komünizme gönül verdi, kapitalist sömürüye ve emperyalist zulme karşı örgütlü mücadeleyi seçti, Mustafa Suphi'lerin Türkiye Komünist Partisi'ne üye oldu.
Üçü de tutuklandı, güdümlü mahkemelerde hüküm giydi ve burjuvazinin zindanlarında yattı.
Üçü de yılmadı, yarattıkları eserlerle insanın insana kulluğuna son verme umudunu canlı tuttu.
15 Ocak 1902'de Selanik'te doğan Nâzım Hikmet, 3 Haziran 1963'de Moskova'da öldü.
15 Eylül 1914'te Adana'nın Ceyhan ilçesinde doğan Orhan Kemal, 2 Haziran 1970'te Sofya'da öldü.
21 Nisan 1927'de Diyarbakır'da doğan Ahmed Arif, 2 Haziran 1991'de Ankara'da öldü.
***
Nazım Hikmet şöyle seslenir:
Büyük insanlık gemide güverte yolcusu, tirende üçüncü mevki
şosede yayan
büyük insanlık.
Büyük insanlık sekizinde işe gider, yirmisinde evlenir
kırkında ölür
büyük insanlık.
Ekmek büyük insanlıktan başka herkese yeter
pirinç de öyle
şeker de öyle
kumaş da öyle
kitap da öyle
büyük insanlıktan başka herkese yeter.
Büyük insanlığın toprağında gölge yok
sokağında fener
penceresinde cam
ama umudu var büyük insanlığın
umutsuz yaşanmıyor.
***
Orhan Kemal şöyle der:
Gerçekçilik, içinde yaşadığın topluma yer yer ayna tutmaktan ibaret değil ki. Asıl gerçekçilik, asıl yurtseverlik, içinde yaşadığın toplumun bozuk düzenini görmek, bozukluğun nereden geldiğine akıl erdirmek, sonra da bu bozuklukları ortadan kaldırmaya çalışmak. Yurtseverlik, yurdunun insanlarını sevmek, yani, insan gibi yaşamalarını sağlamaya çalışmak. Buna engel olanlarla savaşmak...
***
Ahmed Arif şöyle seslenir:
Şafakları ben balığa çıkarım
Akan akmayan sularda.
Benim, bütün tezgahlarda paydosa giden
Bir bahar akşamı dünyada.
Ben dört duvar arasında değilim
Pirinçte, pamukta ve tütündeyim,
Karacadağ, Çukurova ve Cibalide.