Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad, Suriye'nin teslimiyeti ve vesayeti asla kabul etmeyen özgür ve egemen bir ülke olarak ayakta kalacağını söyledi. Halk örgütlerinin ve işçi sendikalarının dün (6 Ocak 2013) Şam'da Opera Binası'nda düzenlediği toplantıda konuşan Esad, Suriye'nin geleneksel savaşlardan çok daha vahşi bir dış saldırıya uğradığını, Suriye halkını ve vatanını savunmak için savaştıklarını belirtti.
Esad, savaşın yönetim ile muhalefet arasında değil, Suriye halkı ile halk düşmanları arasında, Suriye vatanı ile vatan düşmanları arasında, halk ile katiller arasında olduğunu söyledi. Halkın ekmeğini suyunu kesen, ısınma olanaklarını ortadan kaldıran, korku ve panik yaratan katillerin, Suriye'nin ve Suriye toplumunun parçalanmasını kabul etmeyen halktan intikam almak istediğini belirtti.
Siyasi çözüm planı
Suriye'de siyasi çözümün mümkün olduğunu belirten Esad, bunun için üç aşamalı bir plan önerdi. İlk aşamada, bölge ülkeleri ve ilgili dış güçler silahlı çetelere silah, eğitim, kaynak ve sığınak sağlamaktan vazgeçecek. Çeteler terörist eylemleri durduracak ve buna bağlı olarak ordu operasyonları da duracak. Terörist eylemleri durdurma taahhüdünün yerine getirilip getirilmediğini denetleyen ve sınırların kontrolünü sağlayan bir mekanizma oluşturulacak. Aynı sırada, mevcut hükümet Suriye toplumunun bütün kesimleriyle yoğun bir diyalog süreci başlatarak barışçı çözümden yana olan her grubun katılacağı bir ulusal diyalog konferansı düzenleyecek.
İkinci aşamada, ulusal diyalog konferansında kabul edilen anayasa referanduma sunulacak ve genişletilmiş bir geçiş hükümeti kurulacak.
Üçüncü aşamada, ulusal uzlaşma konferansı düzenlenecek, genel af çıkarılacak, altyapının inşasına başlanacak ve seçimler yapılacak.
Batı'nın dinci güçler oyunu
“Siyasi çözüme onay vermek, kendimizi savunma hakkımızdan vazgeçmek anlamına gelmez” diyen Esad, Batı'nın diyalog kapısını kapatarak kan, cinayet ve terörizmden başka bir dil bilmeyen ve çoğu Suriyeli olmayan “tekfirci” güçleri himaye altına aldığını hatırlattı.
Esad, kendilerine Cihatçı adını takan tekfirci-Kaideci güçlerin otuz yıl önce Afganistan'da Sovyetler Birliği'ne karşı savaşmak üzere Batı tarafından Arap parasıyla beslenip büyütüldüğünü, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Arap ve İslam toplumlarına ağır zarar veren bu güçlerin Batı'ya da sızdığını anlattı. Batı'nın bu güçleri yok etmek bahanesiyle Afganistan ve Irak'ı işgal ettiğini, şimdi ise onları dünyanın her yerinden toplayıp Suriye'ye getirdiğini belirten Esad, Batı'nın bu oyunla hem kendisi için baş belası saydığı Suriye'yi zayıflatmak, hem de bu teröristlerden kurtulmak istediğini söyledi. Bu koşullarda siyasi çözüm konusunda iyimser olunamayacağına işaret etti.
Devrim ve düşmanları
Batı'nın sahtekârlık yaparak Suriye'de “devrim”den söz ettiğini belirten Esad, şöyle dedi: “Devrim diyorlar, ama aslında devrimlerle en ufak alakası yok. Devrim bir düşünceye dayanır. Bunların düşünürleri nerede? Devrimin önderleri olur. Bunların önderleri kim? Devrimler cehalete değil, bilime ve düşünceye dayanır. Devrimler ülkeyi ileriye götürür, yüzyıllarca öncesine değil. Devrimler ışık getirir, karanlık değil. Devrimi halk yapar, halka isyan eden ithal yabancılar değil. Devrim halktan yanadır, halka karşı değil. Bu mu devrim? Bunlar mı devrimci? Bunlar bir avuç cani.”
“Biz bu canilere karşı savaşıyoruz” diyen Esad, Suriye halkının ne pahasına olursa olsun birliğini koruyacağını ve asla ilkelerinden vazgeçmeyeceğini vurguladı. Esad, konuşmasını, Suriye'nin Golan'ı, işgal altındaki topraklarını, Filistin davasını unutmayacağını ve bu savaştan daha da güçlenmiş olarak çıkacağını söyleyerek tamamladı.