Terör örgütleriyle mücadele etmek için gerekirse Irak ve Suriye’ye asker gönderilmesini ve aynı amaçla yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunmasını öngören Cumhurbaşkanlığı tezkeresi 17 Ekimde Millet Meclisinde yeniden kabul edildi. Tezkerenin süresi iki yıl uzatıldı.
AKP, MHP, İyi Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, Deva Partisi, Demokrat Parti, Yeniden Refah Partisi ve DSP tezkere süresinin uzatılmasına olumlu oy verdi. CHP, Yeşil Sol Parti, Demokratik Bölgeler Partisi, Emek Partisi ve Türkiye İşçi Partisi tezkere süresinin uzatılmasına karşı oy kullandı. Hüda Par oylamaya katılmadı.
Soğukkanlı değerlendirme
Türkiye ulusal güvenliğini sağlamak için emperyalizmin güdümündeki terör örgütlerine karşı mücadelesini kuşkusuz kararlı biçimde sürdürmelidir. Ne var ki, artık gözlerden gizlenemez gerçekler karşısında ulusça yeniden soğukkanlı bir değerlendirme yapmak zorundayız. Amerikan emperyalizminin ve küçük ortaklarının Irak, Suriye, İran ve Türkiye’yi bölüp parçalamak istedikleri herkesin bildiği bir sırdır. Türkiye’nin de bu uğursuz plana bölge ülkeleriyle birlikte karşı koyması, Ulusal Kurtuluş ve Cumhuriyet Devrimimizin Atatürkçü dış politikasına uygun olarak komşu devletlerle planlı çalışma yapması gerekiyor. Emperyalizmin işbirlikçisi çevrelerin Türkiye’nin yüksek menfaatlerine aykırı olarak Amerika ve NATO’yu hâlâ ulusal güvenlik tezkeresinin mantık örgüsüne sokuşturmaları kabul edilemez.
Amerikan emperyalizmi artık resmen işgal altına alamadığı Irak’ı kendi etki alanında tutma, Suriye’yi bölmek için ülkenin kuzeydoğusunu işgal etme, Türkiye ve İran’a karşı terör örgütlerini silahlandırma, eğitme ve yönlendirme politikası izliyor. İktidar yöneticileri bu politikayı bütün çıplaklığıyla ortaya koydu, defalarca protesto etti. Buna rağmen, hâlâ Amerika’ya ve NATO’ya göz kırpmak, onların askerlerini Türkiye’ye yerleştirme pazarlığına girmek, üstelik Amerika ve NATO’yla işbirliği yaparak Suriye’den bir parçayı Türkiye’ye katma hayali kurmak, “gaflet, dalalet ve hıyanet”ten başka bir şey değildir. Emperyalizmle işbirliği yaparak komşusunu bölmeye kalkan kendi ayağına kurşun sıkar, kendi ülkesini böldürmenin yolunu açar.
ABD’nin söylemi ve eylemi
Üstelik Amerika Türkiye’ye bakışını resmî söylemiyle zaten ortaya koymuş bulunuyor. ABD Başkanı Joe Biden’in 13 Ekimde ABD Kongresine yolladığı “Suriye’ye İlişkin Ulusal Olağanüstü Hâl” mektubu yeterince açık değil mi? Biden’in sözlerini hatırlayalım: “Suriye’deki ve Suriye ile ilgili durum ve özellikle Türkiye Hükûmetinin kuzeydoğu Suriye’ye askerî saldırı düzenleme yönündeki eylemleri, IŞİD’i yenilgiye uğratma çabasını baltalamakta, sivilleri tehlikeye atmakta, bölgedeki barışı, güvenliği ve istikrarı baltalama tehdidi oluşturmakta ve ABD’nin ulusal güvenliğine ve dış politikasına olağandışı ve olağanüstü bir tehdit oluşturmayı sürdürmektedir.”
Kendi suçunu Türkiye’ye yansıtan Biden daha ne desin? Türkiye’nin özellikle kuzeydoğu Suriye’deki eylemleri “ABD’nin ulusal güvenliğine ve dış politikasına olağandışı ve olağanüstü bir tehdit oluşturmayı sürdürmektedir”! Türkiye halkına karşı sorumlu bir devlet yöneticisi öncelikle ABD’nin bu söylemini dikkate almak zorundadır.
Söylem tamam, peki ya eylem? ABD’nin eylemi de aynı doğrultuda! ABD Türkiye’ye düşmanlık politikası güdüyor. Yöneticilerimizin de bu düşmanlık politikasını bildiklerine ve defalarca teşhir ettiklerine değinmiştik. Gerici ve bölücü terör örgütlerinin koruyucusu ve yönlendiricisi, Irak’ta askerlerimizin başına çuval geçiren, 15 Temmuz 2016 darbesinin hazırlayıcısı, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ı Türkiye’ye karşı silahlandıran ABD son olarak 5 Ekimde Türkiye’ye ait sihayı düşürdü. ABD’nin bütün bölgeye yönelik politikası da ortada, şu anda Filistin halkının İsrail sömürgecileri tarafından katledilmesine nezaret ediyor.
Ulusça talebimiz
Türkiye terörle kararlı mücadele etmelidir. Emperyalizme karşı Suriye, Irak ve İran’la birlikte davranmalıdır. Bizi, “bizimle işbirliği yaparsan komşularına ait toprakların bir kısmına sahip olabilirsin” diye aldatmaya kalkanlara asla kapılmamalıdır. Topraklarımıza emperyalist orduların girmesine izin vermek mandacılıktır, kabul edilemez. Türkiye topraklarına Amerikan ve NATO askerlerinin yerleşmesine asla izin vermemelidir.
Bundan sonraki olası tezkerelerin emperyalizme ve emrindeki terör çetelerine karşı komşularımızla planlı işbirliğini öngörmesini talep ediyoruz.