Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye Büyük Millet Meclisinde referandum aralığında kabul edilen Anayasa Değişikliği Kanununu onayladı. Kanunun 11 Şubat 2017 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmesi üzerine Yüksek Seçim Kurulu başkanlık rejimi konusundaki referandumun 16 Nisan’da yapılacağını ilan etti.
Tarihsel seçim
Erdoğan kendisine başkanlık yolunu açacağını düşündüğü bu kanunu onaylayarak tarihsel bir kavşakta seçimini yaptı. Amerikancı-Fethullahçı 15 Temmuz 2016 darbesine karşı oluşan geniş ulusal demokratik birlik yerine halkı ikiye bölen bir rejim dayatmasını tercih etti. Darbeyi püskürten büyük halk savunmasının sağladığı meşru demokratik gücü değil, tek kişiye verilecek sınırsız iktidar yetkisini seçti.
Halkın yolu
Bu seçim, emperyalizmin darbeler ve terör eylemleri aracılığıyla yönelttiği silahlı saldırıya karşı birleşik ulusal demokratik mücadele zorunluluğunu kavrayan işçi sınıfına, şehir ve köy emekçilerine, büyük halk kitlelerine vatana, cumhuriyete, emeğe en güçlü biçimde sahip çıkmaktan başka yol bırakmadı. Egemenliğin kayıtsız şartsız halka ait olduğunu bilen ulusal demokratik güçlere bu çağda padişahlığın olmayacağını bir kez daha ispatlama görevini yükledi. Bağımsız, demokratik, laik, sosyal hukuk cumhuriyetini savunan yurttaşlara güçlü bir hayır mücadelesini örgütleme zorunluluğunu bir kez daha hatırlattı.
Bir kez daha
Egemenliğinden vazgeçen bir halk kendi varlığından, benliğinden, özgürlüğünden, birliğinden, dirliğinden, geleceğinden vazgeçer. Hiçbir halk böyle bir duruma razı olmaz. Türkiye halkı da varlığını, benliğini, özgürlüğünü, birliğini, dirliğini, geleceğini savunacak, başkanlık dayatmasını kabul etmeyecektir. İki yüz yıllık mücadeleyle elde ettiği en yaşamsal kazanımından vazgeçmeyeceğini bir kez daha ispatlayacaktır.
Türkiye halkının en geniş kesimleri başkanlık dayatmasına karşı birleşmeyi başaracak, AKP ve MHP üst yönetimlerinin bu projesi kendi seçmen tabanlarında bile yeterince karşılık bulmayacaktır.