AKP iktidarı saldırı dalgasını genişletiyor. 18 Şubat 2013 Pazartesi günü Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi avukatların tahliyesini istemek için dilekçe vermek üzere Çağlayan Adliyesi'ne gelen avukatlar dayanışma gösterisi yapınca polisin saldırısına uğradı. Yedi avukat yaralandı, beş avukat gözaltına alındı. Aynı gün Silivri'de Ergenekon davasını izlemek için gelenlerin üzerine jandarma sürüldü, tazyikli su ve gaz sıkıldı. Özel Yetkili Mahkeme, kanunun açık emrini hiçe sayarak, tutukluların duruşma salonunun önünde hazır bulundurduğu tanıkların dinlenmesi talebini reddetti. Yine aynı gün, Sinop'ta milletvekillerinin de içinde bulunduğu HDK heyeti, Sinop'ta gün boyunca linç amaçlı kuşatma altında tutuldu.
Avukatsız bırakılan devrimci demokrat kamu emekçileri bir gün sonra, 19 Şubat'ta, DHKP-C soruşturması adı altında ülke çapında yürütülen bir operasyonla gözaltına alındı. KESK Genel Merkezi basıldı, 28 ilde 167 kişi yasal eylemleri ve etkinlikleri “terör” sayılarak polis merkezlerine götürüldü. Aynı gün Samsun'da HDK heyeti ile sol parti ve derneklerin üyeleri yeni bir linç saldırısına uğradı.
Böylece AKP, iki gün içinde devrimci demokrat muhalefete, Kürt ulusal muhalefetine ve ulusalcı-milliyetçi muhalefete aynı anda saldırdı. Burjuva anlamda demokrasiyi ve yasallığı bile ayaklar altına alarak AKP dışında kalan her kesime terör uyguladı.
Eylem ve söylem uyuşmuyor
AKP'nin eylemi bu. Söylemi ise çok farklı. AKP her kesime mavi boncuk dağıtıyor. Devrimci demokrat kesimlere ve Kürt ulusal hareketine “4. Yargı Paketi” ile gelecek toz pembe demokrasi hayali satıyor. İfade özgürlüğünün eksiksiz sağlanacağını, artık düşüncenin ve şiddet içermeyen eylem ve etkinliklerin suç olmaktan çıkacağı sözünü veriyor, onları avutuyor.
AKP, Kürt ulusal hareketine barışçı çözüm hayali satıyor. Öcalan'la anlaştığını, silahların gömüleceğini, artık anaların ağlamayacağını iddia ediyor. Onları oyalıyor. Bu kesimde daha şimdiden kafaları karıştırmayı başardı. Tıpkı zamanında likidatörlerin “Bize en yakın parti ANAP'tır” demesi gibi, birileri, “AKP bize en yakın partidir” deme gafletine bile düştü.
Devrimci demokrat kesimlere ve Kürt ulusal hareketine “4. Yargı Paketi” ve “Kürt meselesinde barış” boncuğunu veren AKP, ulusalcı-milliyetçi kesimlere ise artık hukuk dışı uygulamalardan vazgeçtiği, uzun tutukluluk sürelerinden usandığı hayalini pazarlıyor. Erdoğan, eski Genelkurmay İkinci Başkanı Ergin Saygun'u hastanede ziyaret ederek bu kesimlerde uyandırdığı ümitlerle “şefkatli ulusal önder” imajını parlatmaya çalışıyor.
AKP, iktidarını uzatma ve başkanlık rejimiyle pekiştirme stratejisini gözü kara saldırı politikasını sis perdesiyle kuşatan boş söylemlerle sürdürüyor. Gerçek niyetler doğrultusundaki gözü kara eylemleri değil de, gerçek niyetlerin kılıfı olarak kullanılan tatlı söylemleri esas alanların uyanması için aslında elimizde gereğinden çok veri var.