İşçi sınıfının Süleymanı'nı yarın (19 Mayıs) ailesi, mücadele arkadaşları ve öğrencilerinin katılımıyla mezarı başında anıyoruz.
19 Mayıs 2007'de aramızdan ayrılan Süleyman Hoca'yı, ölümünün altıncı yılında yoldaşları, ailesi, dostları, mücadele arkadaşları ve öğrencileri ile birlikte anıyoruz. Anma saat 11.00'de Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki kabri başında geçekleştirilecek. Anma için saat 10.30'da mezarlık girişinde buluşulacak.
“Dalgaları karşılayan gemiler gibi…”
Süleyman Üstün 1927’de Tekirdağ’ın Saray ilçesinin Karlı Köyü’nde bir çiftçi ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi. Köy ilkokulunu bitirdikten sonra Kepirtepe Köy Enstitüsü’nde okumaya başladı. Mezun olduktan sonra zorunlu hizmetini tamamlamak için Çerkezköy’ün Yanıkağıl köyünde göreve başladı. Yanıkağıllılarda Üstün ailesinin hatırası hâlâ sımsıcak.
Süleyman Üstün ilerleyen yıllarda İstanbul’a yerleşerek öğretmen hareketinin içine girmişti. Türkiye Öğretmenler Sendikası TÖS'ün kurucuları arasında yer almış, TÖS İstanbul İl Başkanlığını yapmıştı. Aynı dönemlerde işçi hareketiyle de bağlar kurarak Türkiye İşçi Partisi TİP çalışmalarına da katılıyordu. O artık yüzünü sosyalizme dönmüştü. Öğretmen hareketi içerisinde Devrimci Eğitim Şurası, Büyük Eğitim Yürüyüşü ve dört gün süren Genel Öğretmen Boykotu gibi emek hareketindeki önemli köşe taşlarında; siyasal alanda ise TİP’in meclise girmesi çalışmalarında Süleyman Hoca’nın eşsiz katkıları olmuştur.
O yıllarda Türk İş içerisinde yükselen işçi hareketi Türk İş’in kabına sığamaz ve büyük bir kopuşla 1967’de kurulan DİSK'in kuruluş çalışmalarına da katkı koymuştur. DİSK kurulduktan sonra ise ilk defa Lastik İş Sendikası’nda olmak üzere işçi eğitimleri vermeye başlar. Süleyman Hoca bir sendika eğitimcisi olmanın dışında iyi bir örgütçü, yaratıcı bir taktikçi, eşsiz bir propagandacı ve ajitatördü. 15-16 Haziran Genel Direnişinde tutuklanan 32 kişiden biri olması da burjuvazinin de bu özelliklerini bildiğinin ve bu direnişteki yerinin bir işareti olsa gerek.
Faşizme geçit yok
1960’ların toplumsal yükselişini durdurmak isteyen burjuvazi işçi sınıfının ve yükselen devrimci öğrenci hareketinin karşısına 12 Mart faşizmiyle çıktığında da işçi sınıfının Süleymanı mücadeleden geri durmadı. 27 gün süren Gayrettepe’deki işkence günlerinin ardından yaralarının iyileşmesi için uzun süren bir tedavi görmek durumunda kaldı. 12 Mart karanlığının yırtılıp atılmasında ve yeniden yükselen işçi hareketine eğitimci ve örgütçü olarak büyük katkılar verdi. Sınıf bilinçli işçi önderlerinin yetiştirilmesindeki emeği ise tartışılmaz.
Hemen hemen her grev çadırında, her işçi direnişinde sesi işçilerin kulaklarında, fikirleri zihinlerinde yankılanmıştır. DİSK’teki görevlerini yürüten Süleyman Üstün işçi sınıfının öncü partisi TKP ile de bağ kurmuştu. 1979 yılında İlerici Kadınlar Derneği İKD başkanı Beria Önger’in ara seçimlere bağımsız senatör adayı olarak girmesiyle birlikte seçim çalışmalarının aranan konuşmacısı olarak canla başla işçi sınıfı adayının seçilmesi için çalışmıştı.
Yükselen ATILIM günleri karşısında burjuvazi tekrar ve daha ağır bir şekilde faşizme başvurarak 12 Eylül darbesini gerçekleştirir. Bu aynı zamanda Süleyman Üstün’ün politik göçmenlik hayatının başlamasıdır. Zor ve kasvetli göçmenlik dönemi tekrar yurda dönüşü ve sendikal çalışmalara katılmasıyla son bulacaktır. Süleyman Hoca son nefesini verdiğinde dahi hâlâ görev başında bulunan bir sendika eğitimcisiydi. Hasta yatağında bir yandan 1 Mayıs 2007 tartışmalarını izliyor, bir yandan da kendisini yalnız bırakmayan çalışma arkadaşlarıyla işçi hareketi, 1 Mayıs tartışmaları ve Taksim meydanının anlamı ile ilgili değerlendirmelerde bulunuyordu.
Tarih: 19 Mayıs 2013 Pazar
Buluşma Yeri: Zincirlikuyu Mezarlığı kapısı
Buluşma saati: 10.30
Mezarı başındaki anma saati: 11.00