AKP iktidarı, ister işçi-emekçi-halk demokrasisi, ister burjuva demokrasisi olsun her demokratik sistemin temel kuralı olan halk vekillerinin dokunulmazlığı, seçilmişlerin üstünlüğü ilkesini, seçimin üzerinden dokuz ay geçtiği hâlde kabaca çiğnemeye devam ediyor. 9 seçilmiş milletvekili hâlâ KCK, Ergenekon ve Balyoz davalarından tutuklu olarak hapiste tutuluyor.
BDP'nin tutuklu milletvekilleri Selma Irmak ve Faysal Sarıyıldız'ın da aralarında bulunduğu 400 Kürt tutuklusu, Kürt sorununun barışçı çözümü ve Öcalan’ın özgürlüğü için 15 Şubat 2012'den bu yana cezaevlerinde açlık grevi yapıyor. Meclisteki BDP/Blok milletvekilleri de iki günlük açlık greviyle tutukluların süresiz açlık grevine destek verdi.
Tutuklu milletvekillerinin 9 aylık maaşını “henüz yemin etmedikleri ve Meclis çalışmalarına katılmadıkları” gerekçesiyle bugüne kadar vermeyen Meclis yönetimi, bu açlık grevinden telaşa kapılarak milletvekillerinin maaşını ödemeyi kararlaştırdı.
Zorla hapiste tutulan halk vekillerini sanki kendileri kendi istekleriyle yemin etmiyor ve Meclis çalışmalarına katılmıyormuş gibi, parasal açıdan da cezalandırarak “hem suçlu hem güçlü” olmakta ısrar eden AKP yönetiminin bu tutumunu kısmen değiştirmek zorunda kalması, belki de egemenlerin küçük de olsa geri adım atması olarak değerlendirilebilir.
Ne var ki, bu tutum onurlu insanlar tarafından ilkelerinden vazgeçmeleri için kendilerine verilen rüşvet olarak yorumlanacaktır. “İşte maaşınızı verdik, kesin sesinizi” şeklinde yorumlanabilecek bir çözüm sayılmaz. Açlık grevi yapan milletvekilleri, bu görgüsüz patron-ağa tavrını reddedeceklerdir.
Meclis çoğunluğunu ve yönetimini elinde tutan AKP, demokrasinin asgari kuralını yerine getirmeli ve tutuklu milletvekillerini derhal serbest bıraktırmalıdır. Halkın meşru, yasal, demokratik iradesi doğrultusunda tutuklu milletvekillerine özgürlük ve Kürt sorununun barışçı çözümü için harekete geçmedikçe, AKP, despotizmi benimsemiş, özgürlük düşmanı bir parti damgasından asla kurtulamaz.