Bugün 18 Mart, Fransız işçi sınıfının burjuvaziye karşı ayaklanarak Paris Komünü'nü kurduğu şanlı gün. Bundan tam 142 yıl önce, 1871'de, işçi sınıfı Fransız burjuvazisinin ülkeyi Prusya işgaline teslim ettiği zor koşullarda Paris'te iktidara el koyarak sosyalist demokrasiyi 72 gün boyunca yaşatmayı başarmıştı.
18 Mart-28 Mayıs 1871 tarihleri arasında iş başında kalan Paris Komünü, dünya işçi sınıfının teorik ve pratik birikiminde çok önemli bir dönüm noktasını oluşturmuş ve sosyalist devrimle kurulacak iktidar tipini somutlaştırmıştı.
Çoğunluğun yeni tip iktidarı
Sosyalist devrim burjuva diktatörlüğünün aleti olan askerî-bürokratik devlet aygıtını olduğu gibi devralıp kendi amaçları için kullanamazdı. Sosyalist devrim, yeni bir devlet tipini, artık kavramın alışılmış anlamında bir devlet olmayan proletarya diktatörlüğünü, yani ulusun büyük çoğunluğunu oluşturan işçi ve emekçilerin doğrudan yönetimini, bir başka deyişle, sosyalist demokrasiyi kurmak zorundaydı. Paris Komünü yeni tipte bu devletin ilk somut örneğiydi.
Bu sosyalist yönetim, bütün emekçilere özgürlük ve eşitlik sağlamak için, varlığı boyunca emekçileri mülksüzleştiren burjuvaziyi mülksüzleştirecek, kapitalist sömürücülerin el koyduğu bütün ekonomik ve düşünsel kaynakları kamuya devredecek ve sömürüsüz, savaşsız, devletsiz, sınırsız yeni dünyanın koşullarını hazırlayacaktı.
Paris Komünü'nün başardıkları
Marks'ın vurguladığı gibi, “Komün, eski hükümetin fiziksel gücünü oluşturan sürekli ordu ile polisi ortadan kaldırır kaldırmaz, baskının manevi gücünü, 'ruhban iktidarı'nı kiliselerin bütün mülklerine el koyarak ve mülk edinmesini yasaklayarak kurmaya girişti. Rahipler, özel yaşamın mahremiyetine geri gönderilerek tıpkı öncelleri olan Havariler gibi, müminlerin sadakalarıyla geçinmek zorunda bırakıldılar. Eğitim kurumlarının hepsi bedelsiz olarak halka açıldı ve aynı zamanda kilisenin ve devletin her türlü müdahalesinden arındırıldı. Böylece, eğitim, herkese açık hâle getirilmekle kalmadı, bilimin kendisi de sınıf önyargısı ile hükümet gücünün vurduğu boyunduruktan kurtarılmış oldu.”
Paris'i ellerinde tutan işçi ve emekçiler Paris'e eşitliği, adaleti ve özgürlüğü getirdiler. Paris halkı komiteler oluşturarak işlerini hep birlikte yapmaya başladı. Paris, yöneten-yönetilen ayrımının ortadan kaldırıldığı, kararların ortak tartışmalarla demokratik biçimde alındığı, ailelere ihtiyaçları ölçüsünde yiyecek yardımının yapıldığı, paranın padişahlığına son verildiği bir şehir oldu.
Karşıdevrimin intikamı
Bu örneğin yayılacağından ve bütün dünyada emekçileri esinlendireceğinden korkan dünya burjuvazisi “baldırı çıplaklar iktidarı”na karşı birleşmekte gecikmedi. Kısa süre önce birbirleriyle savaşan Prusya ve Fransız egemenleri işbirliği yaptı, Paris Komüncülerine karşı saldırıya geçti. Komüncülerin direnişi 28 Mayıs'ta kırıldı. Burjuvazi çılgınca intikam almaya girişti. 20 000 kişi kurşuna dizildi, 38 000 kişi tutuklandı. 7 000 kişi sürgüne gönderildi.
Mücadele sürüyor
Ne var ki, dünya proletaryası ve emekçi halklar, Paris Komünü'nden dersler çıkararak kapitalizme karşı mücadeleyi sürdürdü. 1917'de Rusya'da Ekim Devrimi yapıldı ve Sovyet iktidarı kuruldu. Lenin, Sovyet iktidarı 72 günü geride bıraktığında, sevinçle, “Artık gam yemeyiz, işçi sınıfı iktidarını Paris Komünü'nden bir gün öteye taşıdık!” dedi.
Proletaryanın ikinci sosyalist iktidar denemesi olan Sovyet yönetimi 72 yıldan fazla sürdü. 13 ayrı ülkede daha sosyalist devrimlerin yolunu açan Sovyet denemesi de yenildi ama mücadele sürüyor. 21. yüzyıl Paris Komünü'nün ve Ekim Devrimi'nin yolunda yeni devrimlerin yüzyılı olacak.