Erdoğan-AKP yönetimi yabancı ve yerli finans kapitalin yüksek faiz politikasına teslim oldu. 20 Aralık 2021’de kur korumalı mevduat sistemine geçerek “yerli ve millî üretim ve istihdama dayalı yeni ekonomi” modelinden zaten vazgeçen iktidar elini verdiği finans oligarşisine kolunu kaptırdı. 24 Ağustos 2023’te Merkez Bankası Para Politikası Kurulu kararıyla politika faizini bir çırpıda 7,5 puan arttırdı ve yüzde 25’e çıkardı.
Dövize endeksli mevduat yoluyla örtülü faiz artışını olumlu ama yetersiz bulan finans tekelleri uzun süredir iktidara baskı uygulayarak yüksek faiz politikasına kayıtsız şartsız dönülmesini istiyorlardı. Seçim köprüsünü geçen iktidar, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Merkez Bankasını uluslararası bankerlerin ve TÜSİAD’ın eline bıraktıktan sonra onların yüksek faiz dayatmasını da kabul etti.
Halk razı olmayacak
İşçi sınıfı, şehir ve köy emekçileri, sade yurttaşlar ekonomiyi halkın ihtiyaçlarını bütünüyle göz ardı ederek sadece uluslararası kapitalist tekellere faiz ve borç ödemeyi güvenceye alan bir rotaya sokanların vicdansızlığına asla razı olmayacaktır. Yüksek faiz, yoksullardan büyük zenginlere, işçi ve emekçilerden büyük kapitalistlere gelir aktarımını daha da hızlandıracaktır. Zaten dayanılmaz boyutlara ulaşan işsizliği ve yoksulluğu daha da yaygınlaştıracak, küçük ve orta boy şirketleri iflasa sürükleyecektir. Ekonominin yabancı şirketlerin eline geçmesi süreci daha da hızlanacaktır. Paradan para kazanmaya dayalı kapitalist vurgunculuk düzeninin ömrünü uzatma çabası, halkın daha da yoksullaşmasına, ülkemizin bağımsızlığını ve bütünlüğünü tehdit eden emperyalist kuşatmanın daha da güçlenmesine neden olacaktır.
Çözüm var
Üstelik bütün bu bedeller ekonomik ve sosyal krizin çözülmesi sonucunu da vermeyecektir. Dış borca dayalı ekonomi modeli çoktan iflas etmiştir. Devlet öncülüğünde ulusal planlı kalkınma seferberliğiyle işsizliğe ve pahalılığa son verme, dolar milyarderleri şebekesinden emekçi halka köklü gelir aktarımı sağlama, dövizi ve sermaye hareketlerini devlet kontrolüne almak şart olmuştur. Ucuz işçiliğe dayalı ihracat ve turizm reçetesinin de yerli üretimin belini kıran ithalat cenneti olma reçetesinin de işe yaramadığı görülmüştür. Çözüm halkın refahı ile ulusal bağımsızlığı esas alan, yerli üretime dayalı kamucu/toplumcu ekonomidir.
İMF politikalarına geçit yok
Seçimden bu yana izlediği politikaya bakıldığında, iktidarın en ağır pahalılığa maruz bıraktığı emeklilerin, işçilerin ve memurların büyük kayıplarını telafi yoluna gitmediği, buna karşılık bir avuç büyük kapitalistin insafsız isteklerini uysalca yerine getirdiği görülüyor. Halk ve ülke yararına bir ekonomi geliştirme niyetinden de becerisinden de yoksun olan iktidar, İMF’siz İMF programıyla da yetinmeyecek gibi duruyor.
Türkiye halkı İMF’ye resmen teslim olmayı bile gündemine alanlara geçit vermeyecektir. Halktan yana siyasi partileri, sendikaları, dernekleri, kooperatifleri, birlikleri, ilerici yurtsever bütün güçleri el birliğiyle vatanı cumhuriyeti emeği savunmaya çağırıyoruz.