Bugün 12 Eylül darbesinin 32. yıldönümü. 12 Eylül askerî darbesinin ülkenin üzerine boğucu bir karanlık gibi çökmesinin üzerinden tam 32 yıl geçti.
12 Eylül darbesi Amerikan emperyalizminin, ve işbirlikçi kapitalist banka, sanayi, ticaret, toprak tekellerinin ve onların uzantısı asker-sivil militarist çevrelerin işçi sınıfımıza, emekçi halklarımıza yönelik zalimce bir saldırısıydı.
Darbenin bu karanlık günlerinde toplu tutuklamalara, en temel hukuk kurallarının ayaklar altına alındığı güdümlü kitlesel davalara, işkencelere, sakatlanmalara, ölümlere, idam ve ağır hapis cezalarına rağmen işçi sınıfımızın, emekçi halklarımızın yüz akı olan çeşitli parti, örgüt ve çevreler faşizme karşı mücadeleyi en zor koşullarda sürdürmüştür. Darbecilerin yakasını bırakmamış, her yerde darbecileri teşhir etmişlerdir.
Darbeciler ilk iş olarak sendikaları, dernekleri ve partileri kapattı. Grevleri yasakladı. Anayasayı yürürlükten kaldırdı. İşçi sınıfına gönül vermiş nice aydınları yetiştirmiş üniversiteleri YÖK'le sıkı bir denetim altına aldı. Kürtçeyi anayasayla yasakladı. Bugün AKP'nin 4+4+4 eğitim sistemiyle yaratmaya çalıştığı gerici gençliğin temellerini zorunlu din dersleriyle attı. Türk-İslam-NATO Sentezi'yle bağımsızlığın, demokrasinin, laikliğin canına okudu. Neoliberal politikalar baş tacı edildi. Özelleştirme vurgunu başlatılarak halkın emeği ile yıllardır birikmiş milyarlık kamu kuruluşları bir avuç soyguncu, hortumcu, halkın sırtından beslenen asalak zengine peşkeş çekildi.
İşte bu yüzden 12 Eylül darbesiyle hesaplaşmadan Türkiye'de gerçek anlamda demokrasiden ve özgürlükten bahsetmek mümkün olamaz. Bu insanlık suçunu işleyenlerin darbenin üstünden 32 yıl geçtikten sonra bile olsa yargılanması elbette önemlidir. Ancak 12 Eylül'ü yargılamak, KİT'leri peşkeş çekmeye son vermeyi, içte ve dışta savaş politikasına karşı çıkmayı, komşularını emperyalistlerin pohpohlamasıyla işgale yeltenmemeyi, NATO'ya, Amerikan üslerine, füze kalkanına hayır demeyi, kitlesel tutuklamalardan vazgeçmeyi, hücre tipi hapishaneleri kapatmayı, işkence ve eziyet sistemine son vermeyi, genel af çıkarmayı ve Kürt halkıyla onurlu barışı kabul etmeyi gerektirir. Dolayısıyla 12 Eylül ile hesaplaşmak 12 rejiminin yeni efendisi AKP ile de hesaplaşmayı gerektirir.
12 Eylül'le gerçek bir hesaplaşma emperyalizmin ve işbirlikçi kapitalist egemenlerin ülkemize biçtiği deli gömleğini yırtıp atmak için önemli bir adım olacaktır.