Vatandaşların sosyal ve ekonomik haklarıyla ilgili yüzbinlerce davanın yıllarca tozlu raflarda beklediği Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı söz konusu anti-komünizm olunca jet hızıyla çalışmaya başladı. Tüzük değişikliğinden sadece bir hafta sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı TKP'ye bir cevap yazısı tebliğ etti.
Süreç Nasıl Başladı?
Bilindiği gibi TKP'nin yasal kuruluş sürecini tamamlamak üzere 7 Şubat 2012 günü kurucular kurulu temsilcileri İçişleri Bakanlığı'na kuruluş beyannamesini vermek istemiş ancak dilekçe herhangi bir hukuki gerekçe gösterilmeden teslim dahi alınmamıştı. Kurucuların ısrarı üzerine bakanlık yetkilileri “ilgili devlet birimlerinin” bu isimle ikinci bir parti kurulmasına karşı olduklarını da sözlü olarak söylemişlerdi.
Kamuoyunun da yakından bildiği gibi bu hukuksuz engellemeyi “TKP'liler yaratıcıdır” diyerek aştık. Yeni bir parti kuruluşu yapıldı. Kurucular kurulu toplandı, tüzükte isim değişikliği yoluna gitti. “Türkiye Komünist Partisi” adıyla kuruluş işlemleri resmen tamamlandı ve bu durum 15 Şubat 2012 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na bildirildi. Bildirim üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başlattığı inceleme ise, eşine az rastlanır bir hızla sonuçlandı.
Sadece bir hafta içinde, jet hızıyla TKP'ye iletilen cevap yazısında; tüzük değişikliğinin incelendiği bildirildi. Yazıda özetle: “mevcut siyasi partiler siciline göre aynı isimle başka bir parti bulunduğu ve bu partinin ismi daha öncesinde sicile tescil edildiği için 'isim benzerliği nedeniyle' parti isminizin değiştirilmesi gerekmektedir.” denildi.
Mevzuata göre 30 gün içerisinde parti isminin değiştirilmesi istenen yazıda, bu süre içinde bir değişiklik yapılmaması durumunda kanun gereğince Anayasa Mahkemesi'ne ihtar ve dava sürecinin başlatılabileceği de belirtiliyor.
12 Eylül zihniyetinin ürünü olan Siyasi Partiler Kanunu'na göre partilerle ilgili tüzük, program ve benzeri konularda yapılan değişikliklere ilişkin yargısal incelemeler uzun sürelere yayılırken, konu TKP olunca Yargıtay Başsavcılığı'nın sadece yedi sekiz gün gibi rekor sayılabilecek bir sürede yazılı cevap hazırlaması devletin her fırsatta belirtilen “anti-komünist hassasiyetinin” devam ettiğini bir kez daha kanıtlamış oldu.
Bundan sonra ne olacak?
Yürürlükteki Siyasi Partiler Kanunu'na göre tüzük ve programda yasaya aykırılık görülmesi halinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nca ilgili partiye ihtar süreci başlatılıyor. İhtara rağmen partinin değişiklik istenen konularda direnmesi halinde Başsavcılık Anayasa Mahkemesi'nde dava açabiliyor. Açılan dava sonucunda kararı yine Anayasa Mahkemesi veriyor. Ancak nihai karara kadar partiler tüzük ve programlarına göre hareket etmekte serbestler.
Devletin ve AKP iktidarının hukuk labirentlerine hapsetmek istediği anlaşılan dava sürecinin esası kadar uygulanacak usûl de süreç açısından ayrı bir gösterge olacak.
Demokrasi iddiasında bulunan hiçbir devlet, siyasal partilerin özgürce kurulup özgürce çalışmasına müdahale edemez. Türkiye Komünist Partisi'nin geleceğine sadece ve sadece işçi sınıfı, emekçi halk karar verir.
TKP'nin eski yeni bütün üye, taraftar ve dostlarını, Mustafa Suphi geleneğine sahip çıkmaya, işçi sınıfı partisinin örgütlenme özgürlüğünü savunmaya, Türkiye Komünist Partisi'ne destek olmaya çağırıyoruz.