TKP 1920 Mersin İl Örgütü Kasım şehitlerini andı

30 Kasım 2015
TKP 1920  Mersin İl Örgütü Kasım şehitlerini andı

TKP 1920 Mersin İl Örgütünün düzenlediği anma 29 Kasım 2015 tarihinde Tarsus Musalla mezarlığında Ali Kaplan ve Muhsin Gökhan Kaplan’ın mezarları ziyaret edilerek gerçekleştirildi.

TKP 1920 Mersin İl başkanı Hasan İleri, Ali Kaplan’ın mezarı başında bir araya gelenleri; ''Hoşgeldiniz yoldaşlarım, parti dostlarım, arkadaşlarım, kardeşlerim ''diye selamlayarak, Kasım ayında yitirdiğimiz İsmail Bilen, Mustafa Hayrullahoğlu (Deniz), Talip Öztürk, Ali İhsan Özgür, Ali Kaplan, Muhsin Gökhan Kaplan ve tüm devrim şehitleri için saygı duruşuna davet etti. Saygı duruşu, topluca söylenen Enternasyonal marşı eşliğinde tamamlandı.

Ali Kaplan'ın ilk gençliğinden itibaren devrim ve sosyalizm yolundaki çabalarını  özetleyen İleri, onun kendi yaşamında  yurtseverlikle enternasyonalist dayanışmayı birleştirdiğini, Tarsus'ta başladığı mücadelesine, siyonist işgale karşı direnen Filistin halkının savaşına katılarak devam ettiğini anlattı. Ankara'da, EGO'da çalışan kamu emekçilerinin örgütlenmesinde öncü çalışmaları, İskenderun Demir Çelik Fabrikasında Maden-İş Sendikasının örgütlenmesindeki rolü, kitlesel 1 Mayısların örgütlenmesindeki çabaları, NATO'nun ve ABD'nin saldırganlığına karşı halkı seferber etme kararlılığı diğer özellikleri olarak öne çıktı.

Ömür boyu devrimci
İleri, ''Kapitalist sömürüyü ve zulmü ortadan kaldırma idealini içselleştiren Ali Kaplan, partiye, devrime, bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesine bir gününü, bir yılını, sınırlı bir dönemini değil, bütün ömrünü verdi. Hem 12 Mart 1971, hem 12 Eylül 1980 faşist darbelerinde tutuklandı, ağır işkenceler gördü, yıllarca hapis yattı, bu özellikleri hepimize örnek oldu'' dedi.

Son olarak, Ali Kaplan'ın, TKP'nin Atılım dönemi ile likidasyon teslimiyetine son veren TKP 1920 arasındaki kesintisiz mücadele dönemini birbirine bağlayan kadroları arasında yer aldığını belirtti.

Ardından ülke gündemiyle ilgili bir bildiri okundu. Bir yıl önce aynı yerde yapılan anmada okunan,''yenidünya halk gazetesi''nden bir alıntıyla başlayan bildiri metni şöyle:

''Sonun başlangıcındayız. Bu kritik dönemeçte ya AKP topyekûn karşıdevrimi tamamlayacak; ya önceki kuşakların zorlu mücadelelerle elde ettiği Türkiye devriminin kazanımlarını koruyacak olan siyasal toplumsal özneler harekete geçerek AKP’yi durduracak. Ya işbirlikçi kapitalist bir din diktatörlüğü dayatması ülkeyi ve bölgeyi uçuruma itecek; ya işçiler, şehir ve köy emekçileri, aydınlar, kadınlar, gençler, ezilen halklar, alınteriyle geçinen bütün sade insanlar kendi kaderlerini kendi ellerine alarak yeni bir dünyanın kapısını açacak. Ya emperyalizmin ve gericiliğin ayartmalarına kapılarak karşıdevrim saldırısına karşı birleşmekten kaçınacağız; ya sosyalist ve devrimci demokrat güçlerin birliği temelinde ülkenin ve bölgenin dirliğini sağlayacak bütün ulusal demokratik kesimlerin cephesini kuracağız. Ya emperyalizmin hizmetkârı gericiliğe baş eğeceğiz; ya birleşik bir halk hareketine dayanan birleşik bir halk hükümetini yaratacağız."

O günden bu güne ülkemizde ve bölgemizde olanlara bakalım.

7 Haziran genel seçimleri yapıldı. CHP, MHP ve HDP parlamentoda çoğunluğu sağladı. Seçim sonucu, bu üç partiye AKP'siz bir hükümet kurabilme imkânını açık farkla verdi. Erdoğan-AKP despotizminden, gericilikten, vurgunculuktan, savaştan, emperyalizmden bir an önce kurtulmak, barışa ve laikliğe derhal kavuşmak isteyen halk kitlelerinin mücadelesini parlamento içine hapseden bu üç partinin önüne, istedikleri gibi tamamıyla parlamento kuralları içinde iktidar olma imkânı doğdu. Beklenirdi ki parlamentodaki muhalefet partileri, aralarında anlaşarak AKP'yi hükümet dışında bırakacak bir formül bulsunlar. Halka verdikleri ekonomik ve demokratik vaatleri yerine getirsinler. Fakat bu partiler, büyük bir aymazlıkla aralarında anlaşamayarak, Erdoğan'ın tamamen kendine uygun koşullarda, terörün ve katliamların eşliğinde yeni bir seçime gitmesine razı oldular.

24 Temmuz 2015 'te Obama ve Erdoğan  darbesi yürürlüğe kondu.Bu darbeyle AKP, ABD'den seçim sonuçlarını iptal etme ve muhalefeti terörle ezme iznini kopardı.

7 Haziran 2015 genel seçiminde parlamentoda çoğunluğunu açık biçimde yitiren AKP,  Suruç, Dağlıca, Iğdır ve Ankara katliamlarıyla dehşete düşen; can güvenliğini yitiren; sokağa çıkma yasakları ve karşılıklı öldürmelerle birey, halk ve ulus olarak yaşamını tehlikede hisseden halk kitlelerinin en temel varlık duygusunu güdümlemeyi ve kötüye kullanmayı başardı.

Bütün bu katliamların aslî sorumlularından biri olan, Mondros mütarekesi benzeri İncirlik anlaşmasıyla ülkeyi Amerikan emperyalizmine, NATO'ya toptan teslim eden; türlü çeşitli terör örgütlerine verdiği çok yönlü destekle ülkeyi uçurumun kenarına getiren gericilik, vurgunculuk ve savaş rejimi, kendini sözüm ona “terörle mücadele”nin ve “istikrar”ın temsilcisi olarak pazarlamayı becerdi.

Büyük sorumluluk
7 Haziran seçiminde aldıkları oylarla AKP'siz bir hükümet kurma imkânını buldukları hâlde bu imkânı kullanmayı beceremeyen; halka verdikleri sözleri yerine getirecek yerde, kendilerini emperyalizme ve işbirlikçi kapitalist oligarşiye beğendirmeyi seçen üç muhalefet partisinin bu sonuçtaki sorumluluğu büyüktür.

Bütün yurttaşların özgürlük, eşitlik ve barış içinde birlikte yaşama iradesinin sözcülüğünü yapacak yerde; işçi ve emekçi halk kitlelerinin can güvenliği talebini tereddütsüz savunacak yerde; Tanzimat'tan bu yana Türkiye devriminin gerçekleştirmeye çalıştığı bağımsızlık, laiklik, demokrasi,  hukuk, sosyal adalet özlemini haykıracak yerde; devrimin ve sosyalizmin bağımsız politikasını izleyecek yerde; siyasal bilinci ve deneyimi yetersiz, örgütsüz halk kesimlerinin temel varlık yokluk duygularına yanıt verecek yerde;  HDP'nin ve CHP'nin peşine takılan çevrelerin bu sonuçtaki sorumluluğu büyüktür.

Amerikancı-gerici darbe sürüyor
Gericilik, vurgunculuk ve savaş rejiminin parlamentoda açık farkla çoğunluğu ele geçirmesi, 24 Temmuz'da yürürlüğe konan Obama-Erdoğan darbesinin yeni bir hamlesini oluşturuyor. Türkiye'nin iki yüz yıllık devrimci kazanımlarına yönelik tehlike daha da büyüyor. Gericilik, vurgunculuk ve savaş rejiminin Türk, Kürt, Arap, Fars ve Rus halklarına karşı oluşturduğu tehdit  daha da büyüyor.

Bu tehditlerden en yenisi bir kaç gün önce gerçekleşti. 24 Kasım 2015 tarihinde Erdoğan-AKP yönetiminin emriyle Türk Hava Kuvvetleri'ne ait bir F 16 uçağı, Suriye'de İŞİD'in petrol depolarını bombalayan, Nusra ve Ahrar el Şam çetelerine karşı harekât yapan bir Rus uçağını düşürdü. Düşürülen Rus uçağının pilotlarından biri Suriye topraklarında emperyalist-gerici istilayı sürdüren bu çeteler tarafından vurularak öldürüldü ve pilotun ölü bedenine kameralar önünde işkence yapıldı.

Türkmen elbisesi
AKP dinci gerici çetelere Türkmen elbisesi giydirmeye çalışarak, sözde AKP'ye muhalif olan MHP'li BBP'li çevreleri de yanına çekmeye çalışıyor. Oysa AKP'nin mezhepçi politikaları, Suriye’de bütün halklara olduğu gibi Türkmenlere de çok büyük zarar vermiştir. Türkmen siviller, cihatçı çeteler tarafından yerlerinden, köylerinden edilmişlerdir.

Birleşik mücadele
Bu şartlarda sultanlığa-halifeliğe geri dönme fantezisine karşı mücadele; ülkemizi emperyalizme ve işbirlikçilerine kayıtsız şartsız peşkeş çekme girişimlerine karşı direniş; Türkiye'yi Suriye, Irak, İran ve Rusya'ya karşı NATO'nun tekrar sağlam ön cephe ülkesi durumuna getirme komplosuna karşı koyma daha da büyük önem taşıyor. Emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı mücadelenin birbirinden ayrılamayacağı artık herkesçe anlaşılmalıdır.
 
Çare var
Tehlike büyük; fakat bu tehlikeyi ortadan kaldırmak, ülkemizi felaketten çekip çıkarmak mümkündür. TKP 1920 bütün sosyalist, devrimci demokrat ve yurtsever güçlerle birlikte halka katı gerçekleri anlatmaya devam edecektir. Büyük kitlelerin denize düşenin yılana sarılmasının çözüm olmadığını görmesi için uğraşmaktan vazgeçmeyeceğiz. İşçi sınıfı, şehir ve köy emekçileri içinde örgütlenme çalışmalarını bıkmadan usanmadan sürdüreceğiz. Halkın kendi kaderini kendi eline alması için, bütün ulusal demokratik güçleri temsil eden birleşik demokratik bir halk hükümetinin kurulmasının şartlarını olgunlaştırmak için elimizden geleni yapacağız.''

Yaşasın TKP !
Yaşasın TKP 1920 !
Yaşasın devrim ve sosyalizm!

Bildirinin okunması tamamlandıktan sonra, aynı mezarlıkta bulunan Muhsin Gökhan Kaplan'ın mezarı ziyaret edildi. Muhsin Gökhan, 12 Eylül 1980 darbe yönetimince arandığı sırada Ankara'da yaşamını kaybeden genç yoldaşımızdı.

20 yılı bulmayan, ama mücadeleyle, fedakârlıkla dopdolu yaşamı anlatıldı.

TKP marşının okunmasıyla anma sonlandırıldı.