Halkın gücü kazanacak

14 Haziran 2013
Halkın gücü kazanacak

Emekçi kitleler kendi kaderini kendi eline aldığında hep böyle olur. Sömüren, ezen, asıp kesen iktidar sahipleri ne yapacaklarını şaşırır. Halk, kayıtsız şartsız kendisine ait olan egemenliği gasbeden sömürücü zalimlere “artık yeter” dediğinde, ülkelerin kaderi değişir.

Zulüm işe yaramıyor
Meydanları dolduran, AKP’nin gericilik, vurgunculuk ve savaş programından bıkıp hükümetin istifasını isteyen halkın devrimci iradesi karşısında, AKP’nin çaresizliği iyice ortaya çıktı.

31 Mayıs’tan 14 Haziran’a
Sürecin gelişimini kısaca hatırlayalım:

- 31 Mayıs sabahı Gezi Parkı’ndaki insanları gazlayan, çadırları yakan AKP, parkı bariyerlerle çevirdi, halka yasak bölge ilan etti.

- 31 Mayıs akşamı bu saldırıyı protesto etmek için Taksim’e akan kitlelere vahşice saldıran AKP, ne yaptıysa, direnen halkı dağıtamadı. Yüz binlerce kişiyi kapsayan halkın demokratik direnişi ayaklanma boyutlarına yükseldi.

- 1 Haziran’da AKP, yine saldırdı, direnişe katılan kitleler daha da çoğaldı. Üstelik Taksim Meydanı’nı ve Gezi Parkı’nı destekleme eylemleri bütün İstanbul’a, başta Ankara, Antakya, İzmir ve Adana olmak üzere bütün ülkeye yayıldı. İstanbul ve Türkiye ayaklandı.
 
- AKP, 1 Haziran öğleden sonra Taksim Meydanı’nı ve Gezi Parkı’nı direnen halka teslim etmek zorunda kaldı.

- Burada dayanışma ruhunun egemen olduğu, eşitliğin ve özgürlüğün yaşandığı, herkesin kendi görüşünü ve inancını serbestçe dile getirdiği, paranın hükmünün geçmediği yepyeni bir toplumun küçük bir örneği kuruldu. Taksim Komünü, onu yaratan kitlelerin iradesiyle yeni halk iktidarının çekirdeği olarak ete kemiğe büründü. Dipten gelen direniş dalgasının etkisiyle AKP’nin, çevresindeki büyük banka ve holdinglerin ayaklarının altındaki toprak kaydı. Halkın yeni, devrimci, laik, barışçı, bağımsız ve sosyal Türkiye’si ile ABD ve AB işbirlikçisi tekelci kapitalist oligarşinin eski, karşıdevrimci, gerici, savaşçı ve neoliberal Türkiye’si artık somut olarak karşı karşıyaydı.

- Taksim Meydanı ve Gezi Parkı yüz binlerin, milyonların ziyaret ettiği, kendi dertlerini özgürce dile getirdiği, özlemlerini haykırdığı bir merkez oldu.

- İstanbul’un ve Türkiye’nin dört bir yanında dört kişinin ölümüne, yüzü aşkın kişinin ağır kafa travması geçirmesine veya gözlerini kaybetmesine, yedi bini aşkın kişinin yaralanmasına, yüz binlerce kişinin ağır zehir solumasına, milyonlarca kişinin zehirli gazdan etkilenmesine yol açan vahşi saldırılara rağmen halkı yıldıramadığını ve işlerin kendileri açısından sarpa sardığını gören AKP, 11 Haziran’da “fitnenin başı” dediği Taksim Meydanı’na ve Gezi Parkı’na vahşice saldırdı. Meydanı işgal etti, fakat Gezi Parkı’nı boşaltamadı.

- AKP 12 ve 13 Haziran boyunca “sabrımız taşıyor”, “yirmi dört saat içinde orası boşaltılacak” ultimatomuyla psikolojik savaş yürüttü. “Sevgili çevreci gençleri” çadırlarını yakmakla ve canlarını almakla tehdit etti. Ailelere “yavrularınızı buradan çekin” dedi. Taksim Dayanışması’nı muhatap almadı. Önce iki gerici şarlatan sanatçıyla, sonra 11 sorumsuz bireyle görüştü. Halk direnişiyle iradesini zaten ortaya koymamış gibi “Gezi Parkı için referandum” oyununa sarıldı. Daha sonra da kendisini AKP gericiliğine kullandırmakta bir sakınca görmeyen ünlü zavallı yıldız Hülya Avşar’ı cepheye sürdü. Ona, “Başbakanımızın sabrı taştı, 24 saat içinde operasyon yapılacak, olan gençlere olacak” demecini verdirtti.

- Direnen halk adına Taksim Dayanışması, “Taleplerimiz karşılanana kadar buradayız ve hiçbir yere gitmiyoruz” dedi. “Temel haklar insanların doğal haklarıdır. Doğal haklar tanınır, referanduma sunulmaz” diye ekledi. Anneler AKP’nin ultimatomunun aksine, çocuklarının yanı başında direnişe katıldı.

- Şiddetin, gözdağının, tehdidin sonuç getirmediğini gören AKP, geri adım attı ve 13 Haziran’ı 14 Haziran’a bağlayan gece yarısı Taksim Dayanışması’nın temsilcileriyle görüştü. Gezi Parkı için idare mahkemesinin kesin kararı çıkana kadar parka dokunmayacağını, mahkemeden Topçu Kışlası yapılabilir kararı çıksa bile referanduma gideceğini belirterek Gezi Parkı’nın derhâl boşaltılmasını istedi.

- Taksim Dayanışması temsilcilerinin ilk açıklamalarına bakılırsa, AKP’nin bu önerisi olumlu karşılanmış. Karar bugün (14 Haziran) saat 19.00’da Taksim Meydanı’nda yapılacak mitingde açıklanacak.

Eldeki veriler
AKP’nin Taksim Gezi Parkı’nı ortadan kaldırıp gerici ve karşıdevrimci 31 Mart 1909 ayaklanmasının başladığı Topçu Kışlası’nın taklidini inşa etme, alışveriş merkezi ve rezidans kurma projesi apaçık bir vurgun ve gericilik projesidir. Halkın elindeki bütün kamusal alanların bir avuç işbirlikçi dolar milyarderine tahsis edilmesi demektir. Halk düşmanı bu proje hukuk dışıdır.

Son damla
AKP’nin Gezi Parkı’nı gasbetmesi, despotizmin bütün dayatmalarından bıkmış olan halk için bardağı taşıran son damla olmuş, bütün İstanbul ve Türkiye halkı demokratik direnişe geçmiştir. Halk egemenliği bizzat kendi eline almış, direniş hukuku yürürlüğe girmiştir. Halkın iradesi bu yöndedir.

Zorun yanı sıra rıza ve hile
Despotizm sadece zorla, şiddetle ayakta kalmaz; halkın rızasını almak için sürekli propaganda yapar, halkın beynini yıkar ve durmadan hileye başvurur.

AKP’nin Taksim Dayanışması temsilcileriyle görüşmesi şüphesiz olumludur ama bu adım, AKP’nin direnen halk iradesini kabul ettiği anlamına gelmiyor. AKP, aksine, bu iradeyi ezmek, ortadan kaldırmak için küçük bir taviz veriyor. Hileyle arkadan dolanıyor, eski rejimin gayri meşru dayatmasını kurtarmak için Taksim Dayanışması’nı eskinin labirentlerine yönlendiriyor. Halkı kendi rızasıyla despotizmi kabullenmeye, dayatmalara uymaya zorluyor.

Somut durum
Taksim Dayanışması’nın ilan ettiği temel talepler ortada. Direnen halkın ortak paydasını oluşturan talepler de ortada. Kitlesel demokratik eylemleriyle ortaya çıkan halk haklı ve meşru zemindedir; çıplak elle, barışçı kitlesel eylemle AKP’yi kuşatmıştır; dolayısıyla, siyaseten ve manen güçlüdür. AKP haksız ve gayri meşru zemindedir; dolayısıyla, büyük sermayenin gücüyle birleşmiş şiddet ve zor tekeli açısından, yani maddeten çok güçlü olduğu hâlde, siyaseten ve manen güçsüzdür.

Kısacası, 31 Mayıs demokratik patlamasıyla başlayan yeni devrimci koşullarda halk güçlüdür, AKP güçsüzdür. Bu gerçeği bilinciyle hareket etmek canalıcı önemdedir.