Geçici seçim hükümeti

03 Eylül 2015
Geçici seçim hükümeti

Erdoğan-AKP yönetiminin tekrar seçim yapılması kararını dayatmasının ardından 28 Ağustos 2015 gecesi geçici seçim hükümeti kuruldu. Geçici hükümet ilk toplantısını 1 Eylül'de yaptı. Ülkeyi 1 Kasım'da düzenlenmesi öngörülen genel seçime götürecek olan hükümette resmen AKP'li 12, kâğıt üstünde bağımsız fakat fiilen AKP'li 11, MHP'den AKP'ye devşirilmiş 1, HDP'li 2 üye bulunuyor.

Erdoğan'ın fiilî başkanlık hükümeti
Bu hükümet Meclis hükümeti değil, fiilî başkanlık hükümetidir. Başbakanı ve bakanları Meclis'te temsil edilen siyasal parti gruplarına danışılarak değil, doğrudan doğruya Erdoğan tarafından belirlenmiştir. Hükümete üye vermeyeceğini ilan eden CHP ve MHP üyelerine anayasaya aykırı olarak bakanlık teklifinde bulunulmuş, partisinin aksi yöndeki kararına rağmen MHP'den bu teklifi kabul eden Tuğrul Türkeş hükümete alınmıştır. Hükümete katılacağını ilan eden HDP'den alınacak bakanlar, yine anayasaya aykırı olarak bu partiye danışılmadan belirlenmiştir. CHP, MHP ve HDP'den bakanlık teklifini kabul etmeyen üyelerin yerine bağımsız ve tarafsız bakanlar değil, aynı şekilde anayasaya aykırı olarak, bütün icraatları ve tavırları ile Erdoğan'a bağlı oldukları herkesçe bilinen kişiler atanmıştır.

AKP hükümeti
Bu hükümet tarafsız bir seçim hükümeti değil, AKP hükümetidir. Başbakanı tarafsız değil, AKP'lidir. Halkın iktidardan düşürdüğü önceki AKP hükümetinin başbakanı Ahmet Davutoğlu, anayasaya aykırı olarak bu hükümetin de başbakanı olarak atanmıştır. 7 Haziran seçiminde oyların ancak yüzde 40,87'sini alan, Meclis'te yüzde 46,90 sandalyeyle temsil edilen AKP, bu hükümette fiilen yüzde 92,30 sandalyeye sahiptir. Bakanlar kurulunun 26 sandalyesinden 24'ü fiilen AKP'nin elinde olduğu gibi, 2 HDP'li bakanın atama yetkisi bile ellerinden alınmıştır.

AKP-HDP hükümeti
Bu hükümet, aynı zamanda, AKP-HDP hükümetidir. Avrupa Birliği bakanlığı ile kalkınma bakanlığı HDP'ye bırakılmıştır. Hangi bakanlıkların HDP'ye verileceği ve kimlerin bakan olacağı HDP'yi aşağılayıcı bir uygulamayla HDP yönetimine hiç sorulmadan Erdoğan tarafından belirlendiği; bakanlar, serbest icraat yapmak şöyle dursun, çalışacakları kadroları atama yetkisinden bile yoksun bırakıldığı hâlde, HDP, AKP'yle aynı hükümette olmayı tercih etti. Aynı şekilde, AKP de HDP'yle aynı hükümette olmayı tercih etti. Böyle bir tercihi olmasaydı, demokratik kuralları, anayasayı, kanunları ve teamülleri durmadan çiğneyen, her konuda “ben yaptım, oldu” keyfiliğiyle hareket eden Erdoğan-AKP yönetimi, geçici hükümeti oluştururken HDP'yi dışarıda bırakmanın bir yolunu zaten bulurdu.

Tercihin nedeni
HDP'nin AKP'yle ortak hükümet tercihinde, Duran Kalkan'ın kaleminden PKK'nin yaptığı “7 Haziran'dan sonra HDP AKP'yle bu kadar karşıtlaşmamalıydı” eleştirisi ile ABD'nin Ankara büyükelçisi John Bass'in “Bir iki ay sıkın dişinizi, çözüm sürecine yine dönülür” tavsiyesinin etkili olduğu söylenebilir.

AKP'nin HDP'yle ortak hükümet tercihinde, hem elini kolunu bağladığı HDP'yi gericilik, vurgunculuk ve savaş rejiminin suçlarına ortak etmek, onun hükümetteki varlığını bir kılıf olarak kullanmak; hem de Erdoğan'ın deyişiyle “buzdolabına kaldırılan” çözüm sürecini tekrar sofraya getirme ihtiyacını duyması durumunda, HDP'yle daha kapsamlı işbirliğinin zeminini şimdiden örme isteğinin etkili olduğu söylenebilir.

AKP ile HDP'nin her şeye rağmen birbirlerinden kopmak istemediği anlaşılıyor. PKK'nin şiddet eylemlerini sürdürdüğü, AKP'nin HDP'ye karşı düşmanlığı körüklediği ve 7 Haziran'da MHP'ye kayan bir kısım seçmenini tekrar kazanma kaygısının bu kadar yüksek olduğu bugünkü koşullarda bile, AKP bu kararını değiştirmedi. HDP listesinden milletvekili seçilen EMEP'li Levent Tüzel'in, partisinin uyarısıyla, AKP'yle ortak hükümete girmeyi reddetmesi bile, HDP'yi kararını sorgulamaya ve tercihini değiştirmeye itmedi.

İlginç ortaklık
Yapısal özelliklerini özetlediğimiz geçici hükümet, amaçları açısından, 13 yıllık Erdoğan-AKP yönetiminin uzantısıdır.

Amerikancı-NATO'cu işbirlikçi kapitalist oligarşinin menfaatlerinin yürütme komitesi olarak hareket eden AKP, 7 Haziran genel seçim sonuçlarını iptal ederek gayri meşru yönetimini sürdürmek, halife-sultan rejimini diriltmek istiyor. Gericiliğe ve vurgunculuğa hız veren, içeride ve dışarıda savaş politikası güden AKP, Obama-Erdoğan darbesiyle yürürlüğe koyduğu planı burjuva-oportünist muhalefetin zaaflarını sonuna kadar sömürerek adım adım uyguluyor.

İlginç olan şudur: Emperyalizmin çizdiği genel çerçeve içinde kendi farklı hedeflerine ulaşmaya gayret eden AKP ile Kürt milliyetçi hareketi hem birbiriyle savaşıyor, hem aynı hükümet içinde ortak olarak yer alıyor. Dil, din, mezhep ayrımı gözetmeden Türkiye işçi sınıfı, şehir ve köy emekçileri, ezilen halklar, işte bu özgün koşullarda can güvenliğini sağlamaya çalışıyor, sömürüye ve zulme karşı mücadele ediyor.